Hayatın sırrı; Allah'a güven (4)

Yerleştiğiniz mekân, barınacağınız yuva, beslendiğiniz nimetler ve yararlandığınız bütün imkânlar, hatta canınız, ruhunuz, duygularınız hepsi Allah'tandır, Allah'ındır. İnsan olarak farkına varsanız da varmasanız da, inansanız da inanmasanız da hep O'ndan gelir, O'nun mülkünde yaşar, döner O'na gidersiniz. Hatta bulunduğunuz mekân altınızdan çekilip alınsa varlığınızı sürdürecek hiçbir imkânınız kalmaz. Bir anda bütün duygularınız sıfırlanır, kendiniz de boşlukta kalır, çevrede tutunacak hiçbir şey bulamazsınız. Şimdi, başımızı iki elimiz arasına alıp biraz düşünelim: Önce yoktum dünyaya geldim, hiçbir şeyi kullanacak imkânım yoktu. Bakıldım büyütüldüm. Çileli bir ömür sürdüm. Yoruldum, nice olumsuzlukla boğuştum, yaşlandım, yine başkalarına muhtaç oldum. Şimdi gıdım gıdım içinden çıkarılıp inşa edildiğim toprağa dönüyorum. Her şeye veda ediyorum. Bu dünyada ne olduğumu, niçin buraya geldiğimi, nasıl yaşamam gerektiğini anlamadan ben dönüp nereye gidiyorum Niye gidiyorum ve niçin direnemiyorum Evet, eğer hayat bu kadar basit ve anlamsız idi ise bunca olaya ne gerek vardı Hayat bu ise bunca anlamsız hayatın çilesini çekmem bana ne kazandırdı Kullanacak hiçbir alternatifim de yok! Sebepsiz hiçbir hareketin olmadığı bu âlemde elbette bunları yaratıp yönlendiren sonsuz Kudret, kendini bize tanıtıyor ve bizi yönetiyor. Hatta niçin yarattığını da açıklıyor;Ben cinleri ve insanları, ancak bana kul olsun, ibadet etsinler diye yarattım"(Zariyat:5156) buyuruyor. Kul olmak, insanın