Gökhan Özcan

Yeni Şafak

Serpme yazı

Bildiğini düşündüğü şeylerin nasıl durdukları yerde eskidiğini, henüz bilmediklerininse ne kadar heyecan verici ufuklar vadettiğini anlayan biri için hayat her daim içine çekebileceği taptaze bir soluktur."Biz ezberleri bozmak için buradayız!" diye haykırdı kürsüden şişman kravatlı adam. "Oraya kim çıksa hep aynı şeyi söylüyor!" dedi kalabalıktan b

Aptallık çağında anlam

İnsanların idrak kanallarını tıkayan pek çok etkenin olduğu bir zamanda yaşıyoruz. Düşünebilme ve anlayabilme kabiliyetimiz zihin körleştirici araç ve alışkanlıklarla, nevzuhur manipülasyon teknikleriyle, çatışmayı kışkırtan sığ atışma ortamlarının etkileşimleriyle her geçen gün biraz daha dumura uğratılıyor. Bir meseleyi etraflıca değerlendirip ma

Mühim olan insanlık değil miydi

Çıplaklık bir istismar mıdır Sektörel bir enstrüman mıdır Estetik bir faktör müdür Daha epeyce soru sorulabilir. Ancak aslında temelde hep aynı şeyi tartışıyoruz. Sürekli tartışmakla aslında dinleyeni olmayan bir zeminde sadece konuşmuş oluyoruz. Ve aslında bu tartışmalarda genellikle ofansif olanla defansif olan çok objektif biçimde konumlanmıyor.

Yerini boş bırakan hayatlar

Hiç kimse kendi gerçeğini yaşamak istemiyor; hayat yolculuğunda yol alanlar daima genç olmanın peşinde koşarken, gençler ancak çok yaşayanların bilebileceği kadar çok şey bildiklerine inanmak istiyor. Hem hızlı yaşamak hem de nasıl olacaksa, her şeyin farkında olmayı arzuluyoruz hepimiz. Hayatı kolaylaştıracak yenilikler her geçen gün çoğalırken, y

Ağaçlar bize sarılmaz mı

Bir şeye bizim baktığımızdan başka türlü bakılabileceğini gösteren şeylerden biri bizimkinden başka zihinlere düşen ifadelerdir. Bu gerçeği dünyanın her bir köşesinde kaleme alınmış milyonlarca farklı metinde rahatlıkla teşhis edebiliriz. Metinleri; yani şiirleri, hikayeleri, romanları, denemeleri, anlatıları biraz da bu yüzden okuruz, okumalıyız.

Şimdi reklamlar!

Bugün deli gibi istediğim yeni model cep telefonunun dün varlığından bile haberim yoktu! Bir senedir beğenerek giydiğim ceket, yeni sonbahar kreasyonlarının açıklanmasıyla gözümden düşüverdi! Yıllardır kullandığım diş macununun kokusuna, reklamını gördüğüm okyanus köpüğü kokulu yeni bir diş macunu yüzünden artık dayanamıyorum! Aynı yazarın yeni çık

Kalp taşıyan gemiler… Yeniden!

Bugün pek yapmadığım bir şey yapacağım; 2016 yılı Aralık ayında Mavi Marmara yola çıktığında 'Gerçek Hayat' için yazdığım bir yazıyı bu paragrafın altına alıntılayacağım. Neredeyse on koca yıl geçmiş aradan ama yazı bugüne yine de tam olarak uyuyor. Yazık ki acıları büyütmek dışında pek bir şey değişmemiş. Ne düşünmeli ne hissetmeli bilemiyorum; en

Neden hiç gün yüzü görmüyoruz

"Hızın zaman kazandırdığı bir yanılsamadır. Bilakis zamanı hızlandıran acelecilik ve sürattir. Böylece zaman daha çabuk geçer ve iki saatlik bir telaş, günü kısaltır. Bölümlere ayrılmış her dakika lime lime olur, çatlayana kadar dolar. Bir saatin içine yığınla şey istiflersiniz" diye yazmış Frederic Gros, 'Yürümenin Felsefesi' kitabında.Her şeyi hı

Okuma notları

"Tanrı'yı yaratılışı ve benzer diğer şeyleri aramaktan vazgeç. Onu aramaya kendinden başla. İçinde her şeyi kendisi yapan ve Tanrım, zihnim, düşüncem, ruhum, vücudum diyenin kem olduğunu öğren. Üzüntünün, sevincin, sevginin, nefretin kaynağını öğren. Birinin nasıl iradesi dışında seyrettiğini, iradesi dışında sevdiğini öğren. Bütün bunları dikkatli

Bugünün modası, yarının demodesi

İnsanoğlu, ne zaman kendisine bir nimet olarak sunulan hayatla nefsini doyuramaz oldu, işte o zaman kendi hakikatinden de adım adım uzaklaşmaya başladı. Kendi bedeninden daha iyi bir beden, o bedeni örten elbiseden daha çarpıcı bir elbise, kendi yüzünden daha güzel bir yüz, kendi yaşantısından daha şaşaalı bir yaşantı aramaya çıktı. Onlarca yıl sür