Eren Aysan

Cumhuriyet

Okan Toygar'la Ataol Behramoğlu söyleşisi: 'Hayatımız Güzeldir'

Yıl: 1983. Tren iki saat kadar rötar yaptığı Kapıkule'den ayrılmak üzere. Polis, pasaport kontrolü yapıyor. Yolcular arasındaki bir adama dikkatlice bakıyor. Ona "Türkçe biliyor musunuz" diye soruyor, Fransızca "Anlamadım" diye yanıt alıyor. Bu defa İngilizce soruyor. Belli ki bir şeylerden kuşkulanıyor; nedense üstelemiyor. Bir lahmacuncu dolaşıyo

Bir kadının hikayesi

Kardeşim Zeynep Altıok'la birlikte geçtiğimiz haziran ayında Kadıköy Belediyesi'nin katkılarıyla Asım Bezirci üzerine bir panel gerçekleştirmiştik; şimdi de Bezirci için o panelden yola çıkarak hazırlayacağımız bir kitap çalışması için kolları sıvadık. Bezirci'nin müstear isimle yazdığı "Gün" ve "Gerçek" dergilerindeki makaleleri tarıyordum. Önce t

Dil Derneği'nin Dil Bayramı'nda Yaşar Kemal

"ocukluğum cennetimdi." Annemle birlikte Türk Dil Kurumu'nun merdivenlerinden tırmanır, çalışma arkadaşı Necati Cumalı'nın kız kardeşine, "Günaydın, Mübeccel Hanımefendi teyzeciğim" der, sözlük kolunu selamlardım. Kapıda Cahit Külebi'den çikolatamı kaptıktan sonra doğru Sevgi Özel'in yanına koşardım. Gülten Akın'ın odasının önünde ses çıkarmamak iç

Çizgi roman denilince...

90'lı yıllarda Ankara'da bir üniversite öğrencisiyken ders çıkışı sınıf arkadaşımla sahafları dolaşırdık. Benim gözüm ilk basım şiir kitaplarında; Ümit'in ise çizgi romanlardaydı. Bazen bu tura Arzu da katılır, alışverişimiz tamamlanınca tavşan kanı çay içerken sohbet ederdik. Ümit sözü dönüp dolaştırıp çizgi romanların üst kurmacasına getirirdi. O

Hangi 12 Eylül

Yıllar önce okumuştum Yiğit Bener'in yazdığı "Eksik Taşlar" romanını. 12 Eylül'ün yepyeni bir sistem inşa ederken aynı zamanda bireylerin üstünden bir buldozer gibi nasıl geçtiğini anlatıyordu bize. Bir baba ve oğlun yıllar sonraki hesaplaşması gösteriliyordu. Baba Erdinç biraz Yiğit Bener, oğul Özgür biraz kendi evladı gibiydi. Okur, romanın kurgu

Kültürün demokratikleşmesi için festivallerin yaygınlaşması

Son yıllarda "kültür politikası" üzerine çok sayıda çalışmanın karşımıza çıktığı bir gerçek. Siyaset içinde de çokça konuşulmasına rağmen kavramla ilgili bütünlüklü bir tanıma rastlamak olası değil. Bunun temel sebebi olarak, "kültür"ün geniş bir yelpazede karşımıza çıkmasının yanında günlük dilde de rastgele kullanılması gösterilebilir. Sözcüğün g

Yanı başımızda oluşan nefret dili

Coetzee'nin çok sevdiğim romanı "Utanç"a, bir "modern diller" hocasının, Cape Town Teknik Üniversitesi'nde "romantik şairler" konulu bir ders verirken öğrencisiyle yaşadığı rahatsızlık verici ilişkiyi sorgulayarak başlarız. Gerçekten de yaşlı kurt kendinden otuz yaş küçük bir çocuğun Lord Byron'dan şiirler okuyarak bedenini ele geçirir. Kısa bir sü

İki deprem: Sındırgı depremi ile siyaset depremi

"Hadi, gelin de dikkatle seyredin bu korkunç yıkıntıları,/ Küllerini şu talihsizin, şu döküntüleri, şu kalıntıları..." Lizbon Felaketi Üzerine Şiir'de Voltaire, 1 Kasım 1755 yılında Lizbon'da yaşanan, rihter ölçeğine göre 9 şiddetinde olan, yüz bine yakın insanın ölümüyle sonuçlanan büyük felaketten söz eder. Şiir, kimilerince kötülükleri abartıyor

Gazze'de katliam, dünyada ikiyüzlülük

Geçtiğimiz günlerde son on beş yıldır Gazze'ye gönüllü olarak giden İngiliz doktor Nick Maynard'ın İsrail'de devam eden gaddarlığı anlattığı haberler yansıdı basına. Özellikle İsrailli askerlerin bebek mamalarına el koyup onların açlıktan ölmelerine neden olmaları bizi insanlığımızdan utandırıyordu. Maynard bununla da kalmıyor; hastanelerde besin o

Adalet terazisi

Paris'te bir sonbahar günüydü. Cenaze töreninde binler ömrünü sözcüklere adamış bir yazarın ardından gür sesle haykırıyordu: "Germinal!" Zola, maden işçilerinin özgürlük savaşımını, sermayeyle çatışmasını anlatan bir başyapıt bırakmıştı ardında. Roman kişisi Etienne, yeni geldiği kasabada üç kuruş para kazanmak uğruna maden ocağına inmiş, öfkesiyle