Eren Aysan

Cumhuriyet

O fotoğraf...

18 Aralık 1978. Tam 45 yıl önce, akşam saatleri. Adana TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Akın Özdemir eşi Mine Özdemir'le eve gitmeye hazırlanıyor. Mine Özdemir arabaya doğru ilerlerken bir karaltı hissediyor. Hemen ardından kurşun yağmaya başlıyor. Belki o anda Akın Özdemir kızı Deniz'i düşünüyor, Ziraat Mühendisleri Odası olarak

Devlet Tiyatroları Uluslararası Kadın Oyun Yazarları Tiyatro Festivali

Henüz bir üniversite öğrencisiyken bizim kuşağın üstünde etkisi tartışılmaz "Pazartesi" dergisinin her hafta yeni sayısının çıkmasını bekliyordum. Clara Zetkin'den Anne Philips'e, Emma Goldman'dan Kate Millett'a uzanan çizgide okumalar yapıyordum. O yıllarda Türkiye siyaseti, ilk defa "kadın başbakan" olgusunu yaşıyordu. Memleket Behice Boran gibi,

Antalya Edebiyat Günleri...

Sağanak yağmura tutulmuş gibiyiz. Ülkemizde son yirmi dört saatte yaşananlar, hele hele gazetecilere yönelik tehditler tepe sersemi olmamıza yetiyor. Dahası haber bombardımanı şokuna da tuhaf bir şekilde alıştırılmış haldeyiz. Sanki gündem değişiklikleri ışık hızında olmazsa sarsılacağız. O kadar yorgunuz ki bir anlık boşluk bizi nakavt edecek. Han

Sabahattin Ali'yi kim öldürdü

Önceki gün kanıksanmış, sıradan bir haber gibi önümüze düştü: "Hrant Dink'in katili Ogün Samast serbest bırakıldı! 16 yıl 10 ay sonra tahliye edildi!" Aslında Samast, üç yıl önce, gardiyanları tehdit etmeseydi özgürdü. Dün Hrant Dink'in eşi Rakel Dink, isyanını rüzgârını yelkenine doldurmuş bir gemi gibi sözlerine yükledi: "Hrant'ın cinayeti davası

Bir buruk anma: İlhan Erdost

"Dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar Ve dağılmış pazar yerlerine memleket" der ya Edip Cansever. Kaç gündür alacalı bir havanın ortasında, yaşadığımız derin çalkantıda sürekli ülkenin haline bakıp kahroluyoruz. Tıbbi literatürde, "memleket yorgunluğu" diye bir şey yok. Ama biz görmekten, duymaktan, anlamaya çalışmaktan ve bir türlü

Cumhuriyet kadın devrimidir

Önceki gün, 2017 yılında ülkemize kaçırılan, hemen ardından satışa çıkarılan, IŞID'in hücre evine yönelik operasyon sonucu kurtarılan çocuğun yine aynı örgüt üyelerine teslim edildiği bilgisiyle sarsıldık. Artıgerçek'ten Hale Gönültaş'ın haberinin o yüreğimizi ezen yanı karşısında neden örgüt üyelerinin sınır dışı edilmediğini soramadık bile. Ankar

'Bütün şairler Filistinlidir'

Böyle hayal etmemiştik! "Milenyum" denilen iki binli yıllara geçerken insanlığa yakışır sağduyunun egemen olacağı bir dünyaya uyanacağımızı düşlemiştik. Oysa yanı başımızda, Şirince'de kıyametin kopmasını bekleyenler vardı. Biz onlara gülüp geçiyor, insanlığın barışa ve adalete kavuşacağına, insan haklarının en temel yaşamsal akit kabul edileceğine

Eskişehir Şehir Tiyatrosu: Düdüklüde Kıymalı Bamya

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu, Cumhuriyetimizin yüzüncü yılını kutlamak için tiyatromuzda iz bırakan yazarlar ve eserleriyle perdelerini açtı. Sermet Çağan'ın iktidar ve halk arasındaki ilişkiyi kara mizahı öne alarak işleyen "Ayak Bacak Fabrikası"nı Murat Karasu sahneye koymuştu. Memet Baydur'un çok sevilen eseri "Düdüklüde Kıyma

Kitap fuarları ve festivaller: Örgütlenmenin önemli adımı

Son iki hafta sonu yazar okur buluşmalarının en önemli sacayaklarından biri olan kitap fuarlarında ve şiir festivalindeydim. Adı değişen bütün bu etkinlikler aslında her defasında buluşmanın gücünü, düşünce aktarımının önemini ve örgütlenmenin ilk adımını oluşturuyor. Söyleşilerde bilgi, deneyim ve akıl paylaşımları zaman zaman sanatsal yaratıcılık

Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü

Çocukluğumdan beri Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü'ne giderim. Kansu, benim için hayata her zaman umutla ve çocuksu duyarlılıkla bakmak demektir. O şiire başladığında onca yoksulluğa rağmen yeni kurulan Cumhuriyet idealizmi dört yanı sarmıştı. Akıl, bilim ve bilinçle harmanlandığımız yıllardı. Nitekim, "Ceyhun Dede"miz de gençlik yıllarında yazdığı şi