Yıl: 1983. Tren iki saat kadar rötar yaptığı Kapıkule'den ayrılmak üzere. Polis, pasaport kontrolü yapıyor. Yolcular arasındaki bir adama dikkatlice bakıyor. Ona "Türkçe biliyor musunuz" diye soruyor, Fransızca "Anlamadım" diye yanıt alıyor. Bu defa İngilizce soruyor. Belli ki bir şeylerden kuşkulanıyor; nedense üstelemiyor. Bir lahmacuncu dolaşıyor kompartımanlar arasında. Bu defa yolcu çok az parası olmasına rağmen belki de uzun yıllar yiyemeyeceğini düşündüğü lahmacundan istiyor, bir yandan da içinden gülüyor: "Türk olduğum anlaşılır mı acaba" Cebinde sahte İspanyol işçi kimliği. Yakalanırsa öldürüleceğini, hatta mezarının bile bulunamayacağını biliyor. Tıpkı Sabahattin Ali gibi. Bir süredir kaçak. Önce soğuk kış günlerinde Ege kasabalarında ısınmasız evlerde kalmış. Sonra İstanbul'da bir arkadaşının evine sığınmış. Son geceyi ise yakın dostu Oktay Arayıcı'nın evinde geçirmiş, bu sayede kızı Barış'a sarılabilmiş: "Uzun bir ayrılık var önümüzde/ aylarca belki yıllarca sürecek olan" dizeleri dökülmüş dudaklarından. Bıyıklı ve gözlüklü adamın adı: Ataol Behramoğlu. Barış Derneği davasından sekiz yıl hapis cezası almış. Hakkında açılan TKP davası ise sürüyor. 80 darbesi sonrası 141 ve 142. maddelerden iki kere ceza alanlar idamla yargılanıyor.
***
Bu anı okuru yanıltmasın! Okan Toygar'ın Ataol Behramoğlu'yla gerçekleştirdiği nehir söyleşi kitabı "Hayatımız Güzeldir" yalnızca şairin hayatta kalma eşiğini, tesadüfi de olsa, geçme başarısını anlatmıyor bize. Kitap şairin özyaşamöyküsünü anlatan oylumlu söyleşi değil, Türkiye tarihini sorgulayan, ülkemizin 60'lı yıllardan günümüze düşünsel ve siyasal atmosferini mercek altına alan özgün bir çalışma. Bu nedenle de bir yaşamöyküsünün sınırları aşılıyor, bu sayede toplumsal kırılma, çatışma hatta ayrışma anlarıyla yüzleşen sıradışı bir metin çıkıyor karşımıza.
***
Gazete ve dergilerde daha çok ülkemizdeki aydın öldürümlerini anlatan ve Aydınlanma savaşçılarımızı tanıtan yazılardan tanıdığımız hekim Toygar; akademisyenliğinden gelen titizlikle yaptığı söyleşide edebiyat ve siyaset üzerinden kavramları ön plana alarak sorguluyor. Böylece iki aydının sözlerini sakınmadan Kürt-Ermeni meselesinden darbelere, faşizmden ırkçılığa, emperyalizmden kapitalizmin insan yaşamını yok eden korkunç yüzüne kadar farklı başlıkların, kavramların izinden gittiğini, açık yüreklilikle tartıştığını da görüyoruz.
***
Geçtiğimiz yıl aralık ayıydı. Sevgili Okan, Ataol Behramoğlu'nun yoğun bakım sürecini detaylandırdığı bir telefon mesajı yolladı bana. Büyük şair, yaşam ve ölüm sınırındaydı. Böyle bir aralıkta o, bir hastanede şairin başında beklerken bir yandan da Tekin Yayınları'ndan çıkacak kitabının düzeltmelerini yapıyordu. Önce, "Hayatımız Güzeldir"i okumaya, sonra da hayatımda ilk defa bir kitabın editörlüğünü yapmaya heves ettim. Tekin Yayınları'nın genel koordinatörü dostumuz