Bir kadının hikayesi

Kardeşim Zeynep Altıok'la birlikte geçtiğimiz haziran ayında Kadıköy Belediyesi'nin katkılarıyla Asım Bezirci üzerine bir panel gerçekleştirmiştik; şimdi de Bezirci için o panelden yola çıkarak hazırlayacağımız bir kitap çalışması için kolları sıvadık. Bezirci'nin müstear isimle yazdığı "Gün" ve "Gerçek" dergilerindeki makaleleri tarıyordum. Önce tesadüfen "Asım Bezircioğlu"nun 1951 yılında kaydolduğu Türkiye Sosyalist Partisi'nin üye kartı çıktı karşıma. 1946'da kurulan Türkiye Sosyalist Partisi'nin yayın organlarıydı "Gün" ve "Gerçek". İşte bütün bunlar beni Türkiye Sosyalist Partisi'nin kurucusu Esat Adil Müstecaplıoğlu'nun kısa ve hüzünlü yaşamöyküsüne sürükledi. Tam da bu aralıkta, salgın döneminde yitirdiğimiz yazar-araştırmacı Emin Karaca'nın yazdığı "Unutulmuş Sosyalist: Esat Adil" kitabı çıktı karşıma.

***

Esat Adil, henüz 15 yaşındayken Kuvayı Milliye'nin ilk direniş merkezlerinden biri olan Balıkesir'de çıkan "İzmir'e Doğru" gazetesinde işçi olarak çalışıyor, kurtuluş hareketine destek veriyordu. Ülkenin Atatürk önderliğinde düşman işgalinden kurtarılmasından sonra Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde okudu. Öğrenim gördüğü dönemde öğrenci derneğine katıldı, bir süre sonra da derneğin başkanlığını yaptı. Ardından Belçika'ya giderek ceza hukuku alanında uzmanlaştı. Bu arada II. enternasyonelin yaratıcılarından Emile Vanderverne'nin konferanslarına katıldı. Ülkesine döndükten sonra Balıkesir Halkevi başkanlığı görevini üstlendi. Tam da bu dönemde Balıkesir'de ticaretle uğraşan bir ailenin öğretmen kızıyla evlendi. Bir yandan da Savaş Kitabevi'ni kurarak aralarında "Bugünün İçtimai Mezhepleri", "Sosyalist Şefler ve Sosyalizm" gibi pek çok kitabı okura kazandırdı. 1933'te Balya maden işçilerinin örgütlenmesine ve açlık grevine aracılık etti. Kendi memleketinde baskılar artınca Ankara'ya taşındı. Temyiz başsavcı yardımcılığı görevini yürüttü. Bir süre sonra da İmralı Modern Cezaevi müdürlüğü görevine getirildi. Mahkûmlara karşı gösterdiği insanca davranışlar nedeniyle çok sevildi. Nazi orduları 1941'de Türkiye'nin batı sınırına dayandığında; Esat Adil, İmralı mahkûmları ve dışarıdaki yurtseverlerle birlikte, Alman saldırısı ihtimaline karşı, gizlice Mudanya dağlarının gerisinde verilecek "gerilla harbi"ne hazırlandı. 1944'te Sabiha ve Zekeriya Sertel'in çıkardığı "Tan" gazetesinde Adiloğlu takma adıyla yazılar yazmaya başladı. Gerçek kimliği ortaya çıkınca işinden istifa etti. Sabahattin Ali ile birlikte "Yeni Dünya" gazetesini çıkarmaya başladı. Bu dönem içinde Türkiye Sosyalist Partisi'ni kurdu; TKP geleneğiyle özellikle sendika hareketi üzerinden derin polemiklere girdi. İşte bu dönem "Gerçek" ve "Gün" dergilerini çıkardı. Yol arkadaşları Aziz Nesin'le yine Sabahattin Ali'ydi. Yine dergide yazanlar henüz yolun başındaki Asım Bezirci ve Attilâ İlhan'dı. Sabahattin Ali'nin öldürülmesinden sonra onun davasını müdahil avukat olarak üstlenmek için kolları sıvadı. Ölümle tehdit edildi, davadan geri çekilmek zorunda bırakıldı. Bu dönemde de yargılandı. 1950'de partisini ikinci kez kurdu. Ancak iki yıl sonra yeniden partideki yöneticilerle birlikte tutuklandı. Kısa bir süre sonra da beraat etti. Bu süre içinde avukatlık mesleğine devam etti. Devrimci ve demokratların, yoksul köylü ve işçilerin avukatlığını üstlendi. 1958'de şüpheli bir şekilde evinin banyosunda ölü bulundu.