Kral Çıplak

Kral Çıplak Sonunda bu da oldu. Biz memleket hallerinden bunalmış, "pencereyi aralayın da biraz nefes alalım!" derdine düşmüşken, her gün yeni soruşturmalarla uyanırken, Amerika Birleşik Devletler Başkanlığının birinci ayında Donald Trump kendini sosyal medyada kral ilan ediverdi. Cumhuriyetçi parlementer durur mu O da ardından kralını tebrik etti. Bu delirium hali, Times dergisinin kapağında, Trump'a taç giydirilmiş fotoğrafıyla ayyuka çıktı. Bu da yetmezmiş gibi Trump, Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski'yi diktatör ilan ediverdi. Zelenski'nin çapraşık durumu bir yana, bu denli karmaşık kavramların ortasında dünyanın alacalı hali, son iki yüzyıldır verilen mücadeleler ve kanlı bedellerden sonra görece de olsa kazanılmış demokrasinin ve özgürlüğün kuşaklar arası aktarımdaki boşluklar yüzünden ortadan kalkabileceği "yeni bir dünya" endişesinin içinde devinmemize neden oluyor. Buna Elon Musk'ın tek merkezli diktatoryal imparatorluk hayalini eklersek faşizm tepemizde bir kılıç gibi sallanıyor.

Allen Ginsberg'in ünlü Amerika şiiri, "Amerika her şeyimi verdim sana, şimdi bir hiçim!" diye başlar. Kapitalizme cebindeki paradan insanlığına kadar borçlu çıkartılan bir "vatandaş"ın yüksek sesle isyanıdır bu dizeler. Peki Ginsberg siyah olsaydı ne değişirdi 19. yy Avrupa'sının burjuva düşünü gerçekleştirmek için her türlü reklama sığınmaya çalışıp "fırsatlar diyarı Amerika" olgusunun altını çizen "örnek ülke" bu defa nasıl yalpalardı Çünkü reklam dünyasının değerleri kapitalizmin ana ürünleridir. Toplumsal yaşam pazarın ta kendisidir

Umberto Eco, "Yeni Bir Ortaçağa Doğru" yazısında yeni bir kıyamet tasarımından söz eder: Amerika'da güçlü ve günler sürecek elektrik kesintisinin ardından günlük yaşamın akışı değişecek, güvenliğin olmadığı bir iklimde insanlar ateşli silah kullanmaya başlayacak, ortalığa yayılan cesetler nedeniyle çıkacak salgın hastalıklar dünyayı kasıp kavuracak, bunalıma sürüklenen siyasal yaşam acımasız bir McCartyciliği dayatacak, tek ve büyük bir diktatörlük kurulacak, savunusuyla olası senaryosunu ince ince işler. Aslında Eco, bu tezini İtalyan düşünür Roberto Vacca'dan alır. Amacı beklenmedik bir çöküşe karşı yeniden "rönesans"ı gerçekleştirmek adına gerekli uyarıları yapmaktır. O, bilimsel ve teknik bilgilerin korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması için gerekli hazırlıkların mutlaka başlaması gerektiğinden dem vurur. Çünkü otokrasi akıldan ve bilimden nefret eder. Bugünün dünyasında karanlığa karşı mücadele planı ise, Eco'nun vurguladığı biçimiyle, eskimiş dünyanın sembolleriyle yapılamaz. Buna karşın Eco'nun tezinin kısmen gerçeğini yaşarken, dünyanın hemen her yerinde ırkçılığın ve milliyetçiliğin dalga dalga yayılmasının karşısındaki derin çaresizliği duyumsuyoruz. Avrupa'da, deyim yerindeyse yanıbaşımızda aşırı sağın yükselişine tanık oluyoruz. Artık iktidarı sallayabilecek bir milliyetçilik Fransa'yı bile esir almış durumda. Amerika'da Trump rüzgârı hemen her şeyi önüne katmış sürüklüyor. Böyle bir noktada dünyanın ekolojik dengesini savunmak lanetlenmekle eş duruma geliyor, kadın ve hayvan hakları alaşağı ediliyor, din, kapitalistlerin batışına karşı muazzam bir ilaç olarak satışa sunuluyor. Bir anlamda ortaçağın kapısından girmiş gibiyiz! Bizi asıl endişelendiren ise önümüzdeki on yıllar içinde bu durumun şiddetinin nasıl artacağı, yeni dünya düzeninin nasıl kurulacağı... Bildiğimiz tek şey var: Hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacak! Oysa Henri Lefebvre "Marks'ın Sosyolojisi" adlı çalışmasında, Marks'ın din, devlet ve toplum ilişkisine yönelik şunları söyler: "Kilise ile devletin ayrılması gerçekleşmişse bu sadece bir serbestleşmedir. Yoksa kurtuluş ( özgürleşme) sonuna kadar vardırılmış bir sıyrılış değildir. Siyasal serbestleşme, insani serbestleşmenin, içinde gelişme taşımayan eksiksiz bir tarzı olmadığı için böyledir bu. Başka bir deyişle, serbestleşme ve özgürlük kısmi olarak çakışır. Serbestleşme, özgürlüğe götürür; serbestleşme özgürlüğün sadece bir derecesi ya da uğrağıdır." Dolayısıyla din ve devlet ilişkisi açısından tamamlanamamış bu süreç önümüzdeki dönemde dünyayı kendi içinde bambaşka bir çöl fırtınasına sürükleyecek belli ki.