Cem Sancar

Sabah

Yakarış

"gecikmiş bilgeliğin yaşamış bir eski ağacı hatırlatır ki sen emzirirsin duyguyu, sen beslersin kalemleri...." Türk coğrafyasında felsefeyi küfür, kelâmı zındıklık, tasavvufu şirk olarak gören neo-selefi akımların yaygınlaşmaya başlaması en önemli sorun. Çünkü Türk; Arap-Fars iktidar kavgaları ve o kavgaların teolojik temellendirmeleri dışında Ha

Huysuz Acapella

Can çıkar da huy çıkmaz diye bir söz vardır. Bazıları inatçıdır, huyu öyledir... Kültür sektöründe şu sıralar bazı şahsiyetlerce (öhöm) birtakım isimler konuşulmakta. O alanda bir uzlaşma aranmakta. Liste yapmışlar, neden diyorlar, bakın böyle bir kadromuz var, niye bir ışıltı çıkmıyor san'at dünyamızdan Ah'lanmalar vah'lanmalar gırla. Liste de aca

Abdal

Gündeme pek uymayan ve de 'serbest gezen' organik insanlara Abdal denir. Abdal eşyanın ardındaki hakikate doğru bakar, onu anlatır. Çoğunlukla da onlara gıcık olunur, aptal diye, meczup diye kara çalınır... Her şeyi konuşmaya başladık. Anayasa'nın 4. Maddesi, "Tartışma! Tartışmayı teklif dahi etme, çakarım bak!" diye şey etse de dil kilit tutmaz,

Zoraki tebessüm

Bir tımarhaneye döndü dünya, döndü şu bizim harika topraklarımız da... Dünyanın durumuna, (Filistin-Gazze) oradaki işgal ve kıyıma Amerikan başkanlarının küstah katkısına, Avrupalı siyasetçilerin (bazıları istisna) örtbas çabasına hep birlikte şahitlik ediyoruz... Peki ya Türkiye 80'lerin 90'ların kılıç kalkan ekipleri yeniden sahneye çıktı. Eski

Hayatımız komplo

Komplocular hayatımızı işgal ettiler. Ekranlarda onlar, sos-medyalarda, gazetelerde onlar. O komplo bu komplo. Fikrimce bu furyanın esas işlevi net meseleleri örtbas etmek, konuşulmasını önlemek. Asıl komplo o! Kimisi çıkar ekonomist kapağını analiz eder. Şöyle ezoterik şeyler böyle ultrasonik işaretler falanlar feşmekânlar. Saatlerce konuşurlar.

Evet Hızır

Genç hatunlar oturmuş sohbet ediyor. Temiz pak, bikiniyle gezmeyen cinsinden. Öğretmenler sanırsam ya da onları bu mesleğe yakıştırıyorum. Esintili bir kafe orası. Meydana bakıyor, kafamı kitaptan kaldırdığımda civcivli bir insan akıntısı geçiyor önümden. Bu kaçıncı çay bilmiyorum. Kızın biri diyor ki, "ben her şeyi rabbimden beklerim, insanlardan

Misketlerimi geri verin

İnsan kaybetmeyi hiç sevmiyor. Tabii 'insan' derken henüz iki ayağının üstüne kalkamamış, hayatın ve yaradılışın anlamı üstüne kafa yormamış 'el yordamı insanından' bahsediyorum. İçgüdülerinin esiri 'Çocuk İnsandan...' Bir keresinde henüz mahmur bir tıfılken misket oynamaya takmıştım. Anamdan küçük bir para koparmış, kendime bir torba rengarenk ca

Dört ayak üstünde

Bir zamanlar bir büyük bilge, bundan bin yıl evvel, "kıyamet bugündür" demişti. Onun ilhamında kıyamet, beşerin gerçekten iki ayak üstüne kalkması, kıyam etmesi ve hayatın anlamı nedir sorusunun peşine düşerek, tamamlanmış İNSAN vasfına kavuşması demekti... Beşer dokunduğunun, tattığının, gördüğünün, alıp cebine koyduğunun peşindedir. İnsan öyle mi

Yükselen akıl

Akıl bedensel bir fonksiyon değildir. Etrafımıza bakmak yeterlidir. Hiçbir sağlık problemi yaşamayan ama akli fonksiyonlarını yitirenlerle doludur sokaklar. Bu da gösterir ki, aklı insandan çekip aldığımızda geriye bir et yığını kalmaktadır. Düşünce beyin hücrelerinde sıçrayan elektrik kıvılcımlarının sonucudur. İnsan beyni Rahman'ın temsilcisidir.

İlim mi, Kilim mi

Bir dağ başında ulu bir çınara, Hünkâr adıyla maruf bilgeye, Hacı Bektaş Veli'ye rastlamıştı. Hünkâr, "İlim mi istersin, kilim mi istersin evlat" diye sormuş; bizim uyanık, "Ne ilmi ya, kilim tabii!" demiş; bir kamyonet el dokuması kilimi almış, onu satmış, borsaya yatırmış, deli para yapmış, parayı da seksapel influencer'larla âlemlerde yemiş biti