Ezan sesine hasret kalmak

Bugün size İslamofobik, yabancı bir memleketten değil, şânı hepimizi kapsayan Çanakkale'den, oranın Gürpınar köyünden ses vereceğim. Köyün deniz kıyısındaki yerleşim bölgesinde bir video vasıtasıyla şahit olduğum dramatik bir olayı anlatacağım.
Bu yerleşim, büyük şehirlerin sıkıntısından kaçıp oraya göçen orta sınıfın yazlık-kışlık evlerinin yer aldığı bir bölge. Kuşlar, güller, ağaçlar ve deniz. Harika ülkemizden bir cennet parçası.

Sözü orada yaşayan açık idrakli bir hanımefendiye, Ebru Erdönmez'e bırakıyorum:
"Burası bizim yazlığımızdı ama biz Korona sırasında yaz-kış kalmaya karar verdik. O sırada köyde okunan ezan bir hoparlör vasıtasıyla buradan da duyuluyordu. Sonra yaz geçti, kış geçti ezan sesi yok! Ezan duyulmaz oldu. Daha doğrusu ezanın duyulmadığını biz sonradan fark ettik. Nerde fark ettim diyeyim size, burada bir Tuzla köyü var yakında, oraya gittik, koyun sütü almaya. Arkadaş sütü getirirken tam camiinin önünde bekliyorum, ezan okunmaya başladı. Akşam ezanına denk gelmişim. Kaç senedir ezan sesi duymadığımı fark ettim o an ve gözlerim doldu. O kadar üzüldüm ki. Sanki yabancı memlekette yaşıyorum da ezan sesine hasret kalmışım gibi hissettim. O gün kendime söz verdim, bizim orada neden ezan okunmuyor, bunun için bir şey yapmam lazım diye. Sonrasında Ayvacık İlçe Müftülüğüyle iletişime geçtim. Kendileri de bu konuda çok mustarip olduklarını söylediler. Daha önce buraya konan hoparlörlerin kablolarının kesildiği, kırıldığı ve ezan sesinin engellendiği söylendi."

"Tabii herkes değil bazı insanlar yapıyor bunu. Yoksa ezan sesinden kim rahatsız olsun, neden rahatsız olsun Sonuçta insanın dini, inanışı ne olursa olsun ezan sesinden neden rahatsız olsun
Müftülüğe ne yapabiliriz dedim. Valla ne yapabiliriz bilmiyoruz, birkaç kez yaptık ve hep aynı şeyle karşılaştık, dediler. Peki şimdi ne yapabiliriz dedim. Bir hoparlör takarız, 'ezanmatik' getiririz ya da telsiz yöntemiyle ezanın transferini sağlarız vesaire...
E bunun için cihaz gerekiyor, cihaz o zamanın parasıyla on, on beş bin lira. Bu arada zaman geçti, müftü bir iki kere değişti. En son, biz başlayalım para toplamaya, siz de isterseniz arkadaşlarınızla buna katılın, birlikte bir cihaz alalım dediler. Ben bütün arkadaşlarıma, çevreme haber saldım. Müftülük bir yandan, biz bir yandan cihazı temin ettik.
Usta ayarlandı. Bakıyoruz nereye takacağız diye. Usta dedi ki, elektrik direğine takalım. Dedim oraya takılmasın, çünkü biz bunu daha önce yaşamışız, zarar vermişler, ezan okunmasını engellemişler. Ayrıca bu cihaz insanların ve müftülüğün topladığı bağışlarla alındı, ben bu cihaza sahip çıkmazsam kul hakkına girmiş olurum.
E ne yapacağız dediler. E ben bunu korumam için benim evimin üstüne koyabilirsiniz dedim. Sonuçta özel mülkün bahçesine girip zarar verecek halleri yok ya! Girmeye kalkarlarsa en azından karşılığını bulacaklardır. Dediler ki e tamam o zaman, sizin için sıkıntı olmayacaksa. Ne sıkıntı olacak dedim. Cihazlar benim evin çatısına bağlandı.
Sonrasında çevredeki tepkilere hazırlıklı olmamı söylediler. Benim anlayamadığım şey, ki bunu hiç anlayamayacağım, biz çoğu Müslüman olan bir ülkeyiz. Ezan sesinden biz ne zaman rahatsız olmaya başladık Ezan dediğiniz şey insana huzur vermekten başka hiçbir zararı olmayan bir şey. Ben evimin üstündeyken huzur buluyorum, mutlu oluyorum. Anlamıyorum, bir iki dakika ezan okunmasından insan neden rahatsız olur