Cem Sancar

Sabah

Hâller, vaziyetler

Üsküdar Meydanında genç bir adam bağırıyor, hem de nasıl! Aslında elinde mikrofon. Ama umurunda değil. Bas bas... Filistin için imza topluyor. Kalbi bir davranış. İlle velâkin o da ne Kaba cümlelerle atar yapıyor. "Oradan bakıp geçme!" diyor insanlara, "hey niye geçiyorsunuz" diyor. Meydan inliyor. Gidip önce imza atıp ardından "Kardeş böyle yapara

Filistin davulları

Sağır olsan duyarsın. Filistin'i artık unutamazsın. Bir daha milli bencilliğin uyku haplarını alıp devrilmek yasak. Bir daha o eski sünepe hâllere dönemeyiz. Çalıyor Gazze davulları. Çalıyor her yerde. Şerefin şahadetiyle bak, güm-güm, sinemizde. Öyle ya da böyle sonuçlansın, Filistin bundan böyle bayraktır bize. Yaka kartımızdır. Çıkarırsak ruhumu

Çağlayan

Koca kafalı bir çocuktu. Öyle ki annesi sokakta elini bir an için bıraktığında, Uludağ'da kayak yapmaya giden Karakafalar gibi başını taşıyamayıp duvara toslar, anca öyle dururmuş. Her vuruşunda da çocuğun kafasında bir çağlayan görüntüsü oluşurmuş. Babası benden böyle salak çocuk çıkmaz diyerekten kavga edermiş karısıyla. İstanbul'un dip varoşunda

Kaldır başını

Son zamanlarda vakit nasıl da hızlandı. Yok, yaş alanların "günler ne çabuk geçiyor mirim" mızırdanmasından söz etmiyorum. Dünyaya bakıyorum. Daha dün "Batılılaşmak lazım, Batılılaşamadık maalesef" diyerek yaşarken, bir baktık batı-batı dediğimiz şey insan etine müptelâ bir avuç kibirli iskeletor. Batıda yaşayan vicdanlı insanların -ki onlar kardeş

Organik bilge

Hakîm (Bilge) Senai üstünde pek durulmayan müthiş bir adam. Şeriat gemisine binip hakikat denizine açınılması gerektiğini vurgulamış. Mevlânâ ondan aldığı ilhamla, şeriat olarak isimlendirdiği mum ışığını takip etmekle, yolun aşılmış olmayacağını, ama ele mum olmadan da yola çıkılamayacağını belirtir. Bugün "tarikat" olarak bildirilenlerden bambaşk

Terörist sizin dedenizdir

Cumhuriyetin kaçıncı yılını kutluyorduk 100. Peki Filistin kaç yıldır işkence altında 75! Yazıyla yetmiş beş... Filistin'i düşündüm. Eğer ben bunca yıl ailemle birlikte kan ve gözyaşı içinde böyle bir zulme maruz kalsaydım, ne yapardım Hissiyatım ne olurdu Öyle bacaklarını sehpaya uzatıp telefon elinde atıp tutmaya benzemez o işler. Sürekli etrafın

Sırtımızdaki çuval

Bilince çıkarmadığımız şey hayatta kader olarak karşımıza çıkar, demiş sıkı düşünür Jung. Sırtımızda görünmez bir çuval vardır ve oraya ana babamızın hoşlanmadığı şeyleri atarız. Onların sevgisini kazanmak için yaparız bunu. Okula başladığımızda çuval büyür. Öğretmenlere gelir sıra. İyi çocuklar böyle şeylere öfkelenmezler, derler. Biz de alırız öf

Mevlâna'nın kolundaki Goethe

Bazı konular Büyük İnsanlık Düşüncesini, Doğuyu, Batıyı, toptan dünyayı anlamak için birebir. Goethe'nin İslam irfanına, tasavvufa, Mevlâna'ya duyduğu hayranlık böyle... Fakat tabii biz henüz Celaleddin Rumî'ye turistik bir gösteri gözüyle baktığımızdan, bütün dünyanın bildiği şeye, Batının büyük insanlarına ilham olan büyük bilgelerimize ecnebi...

En hakiki mürşit hüsrandır

Bir hücreye konmuş maymuna (primat) önce müzik çalınıyor ardından ağzına birkaç damla meyve suyu damlatılıyor. O esnada elektrotlarla maymunun beyni inceleniyor. Meyve suyunun ardından 'Dopamin' hücreleri parlıyor. Fakat müzikmeyve suyu irtibatı öğrenilir öğrenilmez, müzik çalındığında bu kez dopaminler şelale oluyor! Dopamin bir tür tahmin hücresi

Akıllar, duygular ve de beyin salatası

Antik vakitlerden beri hep aynı varsayım. İnsan akılcı bir varlıktır, diyerekten... Platon ve Decartes felsefesinin ve tabii modern iktisadın temelinde hep bu basit fikir yatar. Aklı ilahlaştıran şu varsayımın tek bir kusuru var, o da yanlış olması! Zihnimiz farklı alanlardan oluşan karmaşık bir balık ağına benzer. Bir kararı alma esnasında beynimi