BAAS partisi denen ve elbette bizim ulusalcıların ağzının suyunu akıtan diktatörlük on yılda 35 bin kişiyi idam etmiş. Bunlar resmi rakamlar, karanlık zindanların altındaki katlara girdikçe insanlık daha büyük bir vahşetle karşılaşıyor. Delirenler, çürüyenler. Zaman mefhumunu kaybedenler... On binlerce kişinin akıbeti ise henüz meçhul. Muhalif ins
15.12.2024Yağmur şehre çok uzun süre ertelenmiş bir yüzleşme gibi âniden indi. Bahçedeki yeşil parladı, yasemin başını eğdi. Dalgalar rıhtımda, kaya arasında boy vermiş incir ağacını tuzladı. Caddede ıslak bir motor sesi üstüme maziyi sıçrattı... Bu şehrin sokaklarında avare ve evsiz dolaştığım zamanlardı... Hafif "kontak" bir arkadaşım vardı, şiir yazardı.
08.12.2024Ben tam olarak yetişemedim ama hayâl meyal hatırlıyorum. Sabah işe gitme saatlerinde İstanbul'un uzak semtlerine "Kaptıkaçtı" denen bir taşıt dadanırdı. Küçük bir kamyonetten bozma, üstü branda örtülü, içinde karşılıklı iki sıra bulunan bu toplu taşımalara sallapati bir merdivenle çıkılırdı. Araç tangır tungur yol alır, yolcular yolun tozunu yutar,
01.12.2024O... Önce nur, ruh, akıl ve kalemi yarattım, demişti. Biz buna ilahi epistemoloji, yani bilgi teorisi, bilgilenme teorisi der miyiz Deriz... Bunlar bir gül tomurcuğunun yaprakları gibi iç içedir ve birbirinin şifresi durumundadır. Kâinatın şifresi kalem, kalemin şifresi akıl, aklın şifresi ruh, ruhun şifresi de nurdur. Bu söylediklerimizin tümü bir
24.11.2024'Gergedan' türü dergiler arıyorum. Bilen bilir şahane bir dergiydi. Paramız oldukça alıp biriktirirdik. Edebiyatın birinci ligi. Varlık ve Gösteri de vardı tabii ama onlar biraz eski sol-Kemalist curcunanın eseri. Yazko da öyle. Mavera ile sonradan tanıştım. Muhafazakâr teori bile o zamanlar çok renkliydi. Bir düşünce şenliği. Şimdi bakıyorum inter
17.11.2024On beş sene filan önceydi. Muhafazakâr genç entelektüeller yeni ortaya çıkmıştı. Deli gibi kitap okuyorlar, her konuyu geniş bir bakış açısıyla tartışıyorlar, edebiyatın tüm birikimine kucak açıyorlardı. Çoğu, evrensel çapta eğitim seviyesini tutturan seçkin imam hatiplerden mezun olmuşlardı. Onlarla oturup konuştuğumda ahir ömrümde içim sızlayarak
10.11.2024Hangi dilde söylesek bunları Hacı Bektaş, Sarı Saltuk'u ışıklandırmadan önce Babailerin açlık isyanının kanla bastırılmasından sıyrıldığında delikanlıydı. Moğol ulumaları zamanıydı. Parfüm kokulu, fit, birkaç yabancı dil bilen ve metro-seksüel Yeni Moğol Robinsonlar henüz avdet etmemişlerdi. Oraya daha çağlar vardı... Eğer Aşk Dili'yle konuşacak o
03.11.2024Bilmek, birliğe ulaşmaktır. Birliğe ulaşmak da kişinin, kendisini zat, sıfat ve fiilleriyle fâni görmesidir. Hatta tüm varlığın Hakk'ın vücudu olduğunu idrak etmesi, varlığın Hakk'la mamur olduğunu bilmesidir. Benlikten geçmek bundan ibarettir. Böyle olunca o kimse her nereye baksa Hakk'ı görür ve kendisinde de Hakk'tan başka bir şey görmez. Niteki
27.10.2024Geçen pazar bir İsveç filmi üstünden (Doğa Tanrı) Panteizmin post modern versiyonunu yazdık. Modern versiyonu derken, 'kaba-bayağı' versiyonu demek lazım. Spinoza'yı da harcamayalım arada... Bu neo panteist inanç bizim ülkemizde de revaçta. Kediye köpeğe sarmak, ağaca yeşile (imar çıkana kadar) tapınmak, öte yandan insana yapılan zulme... mesela Ga
20.10.2024Psikopat Materyalizmin taarruzu altındayız. Önce bunu görmeli... Biliyorsunuz Marksizm, diyalektik materyalizm ile yürüdü. Neydi bu Kaba maddeciliğin Hegel'den araklanmış diyalektik ile yamanarak inceltilmesiydi. İncelebildi mi Sovyetleri, Mao'yu, Enver Hoca fiyaskosunu bilenler, bir de etraftaki pas tutmuş Stalinistlere göz atanlar bu "yamanın" tu
13.10.2024© 2025