Mutlak özgürlük

Özgür olmak kolay mı Özgür düşünmek mümkün mü şu kargaşada

Modern kapitalist gösteri her gün bize haykırıyor; yarışa katıl, kazan, durursan düşesin!

Biz de haldır haldır koşturuyoruz. Kendimizi yırtıyoruz. Yok, ülkelerden bahsetmiyorum bizden bahsediyorum, biz ölümlü insanlardan.

Rezidanslarda oturmak, süpersonik arabalara binmek, şık tasarımları giyinmek, dünyayı gezmek, banka hesaplarımızı şişirmek için deliriyoruz. Tabii ölümü yenmek için yaptıklarımız da cabası...

Kemalistler ile muhafazakâr olarak tanımlananlar arasında bu noktada bir fark yok. Herkesin dini-inancı farklı ama Altın Buzağı herkesin düşlerinde yatan pagan tanrı. Altın fiyatlarıyla yatılıyor, altın fiyatlarıyla kalkılıyor.

İnsan sevdiğiyle haşroluyor...

İnsanın aslında kim olduğu ayrıntılarda saklı. Sosyal maskeleri artık kimse yemiyor. Ne primitif sol sloganların ne de kuru dini söylemlerin bir geçerliliği yok. Millet ardındaki gerçeğe, asıl olana, esas kişiliğe bakıyor.

Amel yani... Yapıp ettiklerin. İçtenliğin.

"Bana kutsal kitaptan, oradan buradan alıntı yapma. Sadede gel, çıkış nerede Dedikoduyu, kılükâli bırak, hâlinle göster."

Diye sesleniyor itirazı olan zeki insanlar. Hiç de az değiller üstelik.

İstanbul'un dâhiyane sokak lisanıyla konuşursak şöyle: Tıraşı bırak, hayata bak...

Ne yapıyorsun ne ediyorsun, özlemlerin ne, neyi çok seviyorsun Rüyana bir fakir gelince yatağın altına saklanıyor musun Nedir yani

İyi de rakibimiz kim

Rakibimiz gösteri peygamberleri işte! Bir simülasyona çekiştiriyorlar bizi. İçimizde biri sürekli konuşuyor. Herkesi geç, yırt, parçala. Sürekli konuşan, bizi esir alan 'Gösteri'nin kendisi. Telefon dolandırıcıları gibi, telefonu sakın kapatma, benden gözünü ayırma, yoksa bitersin, diye tehdit ediyorlar.

Vır vır, laf ebesi bir yapay zekâ

Yapay zekâ mı dedim, o logaritmaları arkada kim üretiyorsa onlardan bahsedecektim. Arkadaki o zibidi olduklarını bilmeyen zibidiler de kurulu sistem denen ideolojinin dijital köleleri. Kurtuluş yok yani. Ne kadar dibine, künhüne varsanız fark etmez, yanılgıdan ve yeniden üretilmiş sahte gerçeklikten kurtulamazsınız.

Bir Matriks bu. Mükemmel bir görüntü. Bir hipnoz. Kimsenin bundan bir kurtuluşu yok. Patates kızartan da bunun içinde, plazada şarap bilgisiyle hava atan da.

Göster, herkese göster.

Reklamlar, filmler, magazinlerdeki şık yaşam pornografisi, sos-medyalardaki şiş dudaklı figürler "göster" diye şakıyor...

Daha iyi olmak için şunu ye bunu ye, oraya git buraya git, bütün bunlar için Altın Buzağıya adak ada, önünde diz çök diyen bir gürültünün mahkumuyuz.

Şunu söylemeliyim "din nedir" meselesini de yeniden konuşmalıyız. Ne kadarını anladık ne kadarına cahiliz, nerede yanıldık Evliyalarla aramız nasıl Hallacı Mansur denince abdestiniz bozulur mu, Yunus Emre ile namaz kılınır mı Somuncu Baba ile hangi kıyıda oturduk da bir türkü tutturduk Geylânî dedemizle irtibatımız ne âlemde

Ya da tam tersini sorayım, Marks bize ne anlatır, Avrupa sosyalizminin gösteri toplumuna bakışı nedir Muhiddin Baba'ya (Arabî) bakmış ama eksik anlamış post modernler, Derrida ne diyor, ya Baudrillard Nereden eleştiriyor, uyarıyorlar bizi bu yeni kapitalist tsunami konusunda, biliyor muyuz