Ali Hakkoymaz

Yeni Asya

Kendinle tanışmalısın! - Ân diyarı (72)

Kuş sesleri nerde Selim AliBenim çocukluğumda köyde, bağda olmasak da şehirde kuşlar vardı. Şimdi de var ama tek tük... Sabahın o er vakitlerinde nasıl da cümbüşe dururlardı. Uzun uzun dinler, seyrederdim serçeleri. Balköpüğü, benekli, yerinde duramayan o minicik rüyacıklar uçup gitmiş; iyi mi! Nereye gitti o beste, o koro, o sabah şenlikleri, te

Tarih: Dünden ziyade yarın (mı) - Ân diyarı (71)

Hesapların, her şeyin bu kadar şaşacağınıDünyanın bu kadar sanallaşacağını... Helal ve haramın bu kadar karışacağını... Yalanlarla doğruların canciğer kuzu sarması olacağını... Kimi yakınlarınızın ne kadar uzak... Kimi uzakların ne kadar yakın duracağını bu kadar tahmin edemezdim Selim Ali. Yaşamak çok uzaklara düştü bu arada. Mevsimleri unuttuk; g

Yaşama sevincin nerde - Ân diyarı (70)

Selim Ali!Okullara edebiyat dersi konmuş ama adı var kendi yok; öteki dersler gibi... Edebiyat okumakla başlar. Okumuyoruz. Okumayınca düşünemiyoruz. Düşünerek yaşamayınca; yaşadıklarımız bizi dehşete düşürüyor. Her yanlış bir yere tosluyor. Milyonlarca nüfus, bin şiir kitabı okumuyor. Kiminle hangi ince bir konuyu konuşacaksın Kelimesiz birisiyle

Hürriyet: Aşkın ilk adı - Ân diyarı (69)

Bilgin Abi, insanlığın çoktan kaybolmuş hazinesini arıyordu. Kendi kendine ve bir yerlere konuşur gibiydi:"Ah, ah! Hürriyet! Çok nazlı çok pahalısın. Namık Kemal aradı; bulamadı. Ne efsunkâr imişsin, dedi. Orhan Veli (bile) gördü; esaretin kara yüzünü de: "Kelle fiyatına hürriyet; Esirlik bedava..."yı esir ruhlara kazımak istedi ama nafile! İnsan

Şimdiki zaman sözleri - Ân diyarı (68)

Zamanı görmeden yaşayınca hay-atın çok da farkında olmuyor muyuz Bilgin AbiHâlbuki zamanla kuşatılı değil miyiz "Zamansız..." dediğimiz neler varsa; zamanın gözlerine bakıp saatleri kurmadığımız için... Zaman ah zaman! Dişlerimi döken... Saçlarımı yolan... Yalaaan! Şairler zamanın vefasızlığını mısralarına taşırken... Tarihin taşlarına yılların sar

Kuş davetiyesi - Ân diyarı (67)

Bilgin Abi aynaların gözünün içine bakıp bir şeyler fısıldıyor, Selim Ali: "Gel, bu mevzuları açmayalım. Kellim, Kellim; lâ yenfa(Konuş, konuş; boşuna...) Ne sen değişiyorsun ne ben Aramız açılıyor boş yere.Gel, kapatalım bu sağır şeyleri. Nefeslerimiz sayılı... Yıllardır aynı şey; ne değişti O-yalandığımız yeter. Daha beter olmadan kelimelerimiz

"Safderunlar cemaati" - Ân diyarı (66)

Selim Ali, işin başı hürriyet Ötesi insanın yüz sayısını çoğaltır. Kimse kimseyi tanıyamaz.Korku, esaret, fukaralık, cehalet, yüzsüzlük, netsizlik, zamansızlık, sanatsızlık, zanaatsızlık, hâl dilini tercüme edememek (mukteza-yı hâli bilememek) çöküşün ayak sesleridir. Bu liste daha uzar da... Düşünesin diye... Birkaç pencere açayım dedim. Bu ahir

Yaşamak dediğin: Şimdi - Ân diyarı (65)

Selim Ali, insan en çok kendini unuturmuş.Ayna kendini göremez, derler; ondan mı Kendi söküğünü dikemeyen iğne mi insan yoksa Terazi miyiz ya da kendini tartamayan Her şeyi merak et; kendini unut; olur mu bu İnsan kendini unutunca, tanımayınca... neyi tanır ki Ağaçları da görmez, üstündeki kuş yuvalarını da... Yakar, yıkar, tarumar eder. Kuş yuva

Selim Ali'ye mektup - Ân diyarı (65)

Arayışın çocuğu Selim Ali,İnsan unutandır, alışandır. Hep aynı nefesleri alacağımızı sanırken birden duruverir kalbimiz. Sonsuz sanırız dünyayı. İşlerimiz bitmez biliriz. Yanılırız. Her yanılgıya düştüğümüzde, dünyayı bitmez sandığımızda ezanlar yayılır, dağılır göklere. Kendimizi; kendimize, dünyaya kaptırdığımızda... Allahu Ekber, Allahu Ekber il

Babam öldü

-13 Ağustos 2024'te Hakka yürüyen merhum babamın azîz hatırasına Fâtiha vesilesiyle-HÜVEL BÂKÎ Hayat nöbetini tutarken... Birden geliyormuş ölüm. Babam... öldü. Ölüm... hep ötelenen... Fakat yanı başımızda gezen... Babam... öldü. Sağlam bir ip koptu gibi... Binlerce kuş uçtu gibi... Babam... öldü. Bu siyah beyaz fotoğrafta... Dünyaya gülen ad