Bu medeniyete reddiye - Ân diyarı (82)
Selim Ali, oyunun en tehlikelisini oynuyor dünya: Savaş oyununu
Haberler kan revan...
Bırak hep çocuk kalsın yüreciğin. Dayanamaz sonra döndüğünü gördükçe dolapların.
Dünyanın fotoğrafına baksana!
Neden birçok şey göstermelik, sanal, banal
Neden kürsüde, hutbede hür değil kocaman diplomalılar
Neden tebessümlerin bile sahtesi var
Neden bankalar paradan para kazanır
Neden bir kişi tıka basa doyar da doksan dokuzu bakar
Neden kul kula kul olur
Böyle olmaz Selim Ali. Dünya yalpalıyor.
Bir yol, bir çıkış bir kapı, bir pencere... gerek... Gökyüzü kapandı mı Akarsular kurudu mu Kuşlar sustu mu Kelebekler küstü mü
Ne zaman kurtuluruz bu yalan, bıktıran tekrarlardan haberlerin gevezeliğinden, reklamların çığırtkanlığından, bilboardların şehirleri kirletmesinden... Her şey bu kadar nasıl dağıldı böyle birdenbire Bu kadar şiirsiz zamanlara nasıl düştük Bilgin Abi
Meğer ağız tadıyla yaşamayı zorlaştıranların ağız tatları bozuk olurmuş. Yaşamayı unutmuştur onlar. Mevsimleri görmez. Yaşamak, rüyadan daha rüya hallerdir; bu rüyayı görmez onlar. Usûlen yaşarlar. Onların tat diye, koku diye hisleri yoktur. Hele şu yaşamak dediğimiz bir sanattır. Bu sanattan anlamak da öyle herkesin harcı değildir. Bu yüzden çok kişi hayatı harcar; çok azı yaşar. Yaşamak kolayını; zalimler ve cahiller zorlaştırırken... masumlara oluyor olan.
Evleri dayadı döşedi "şimdiki" medeniyet de huzursuzluk ekti. İsimsiz hastalıklar serpeledi her yere. Kuşları yuvasından etti. Ağaçları kökünden söktü. Güllerin kokusunu yok etti. Naylon meyveler bıraktı sofraya. Şekerin tadı, tuzun lezzeti kalmadı. Hastanelerin hastalık; okulların cehalet sattığı, yeşillerin beton perdelerle örtüldüğü, hayatın ve ölümün sıradanlaştığı kör ve kor ve zemheri zamanlar...
Ey medeniyet!
N'ettin böyle, ha! Çağırma beni; seninle pahalı bir yolculuk bu; huyunu husunu sevmedim. Pamuk şekerinden, saman alevinden betersin.
Binalar şehirlere sığmıyor. Gökyüzü kapandı. Beton yığınları nefesimizi daraltıyor. Bu fotoğrafları "medeniyet" kelimesiyle yan yana getirip de kelimelerin ağzının tadını bozmayalım.
Havayı, suyu kirletmek medeniyet olabilir mi! Karmaşa deyin, hırs deyin, beton kirliliği deyin... de... medeniyet, hürriyet, adalet... demeyin! Kelimelerin adresini muhafaza edelim.
Çok "akıllı" fakat kalpsiz "medeniyet" yorgunu olduk diyordu Bilgin Abi.