Abdüllatif Uyan

Türkiye

Zehirli ekmek!..

Muhammed Sıbgatullahzamanında iyi kalpli biri, çıkar evinden. Bir dostunu ziyârete gider. Yolda yorulur ve acıkır.Bir fırından"Ekmek"ister.Ancak parasını evde unutmuştur.Fırıncıya;"Üzerime para almamışım, sonra versem olur mu"der.Fırıncı, inanmaz.Üstelik içinden;"Bıktım bu yalancılardan"der.Bir ekmeğin içine(Zehir)doldurur, bu zavallıya verir.Bir ş

Şifâ bulamayan hasta!..

Kayyûm-i ZamanMuhammed Sıbgatullahhazretlerini çok seven bir kimse, ağır bir hastalığa yakalanmıştı.Doktora gitti.İlâç kullandı.Ama şifâ bulamadı.Bir akşam derdini arz etmek ve kendisinden duâ istemek üzere bu büyük velînin yüksek huzûruna geldi.Kayyûm-i zaman o sırada yemek yiyordu.Onu da içeri aldı.Sofraya buyur etti.Ve tebessüm ederek;"Tam üzeri

"Hamuru getirin!.."

Kayyûm-i zamanMuhammed Sıbgatullahhazretleri henüz gençken babası Muhammed Mâsum hazretleri hacca gidiyordu.Yanlarında talebelerinden bir kısmıyla Muhammed Sıbgatullah da vardı.Kâfilenin ekmek ve su ihtiyaçlarını temin vazîfesi ona verilmişti.Bir müddet gittiler.Sonra mola verdiler.Hizmetçiler, Sıbgatullah'a;"Hamur hazır, fakat etrâfta çalı çırpı o

"Resûlullah'ı örnek alın!"

Kayyûm-i zamanMuhammed Sıbgatullahınhalîfelerinden Sûfi Abdüllatif-i Kâbilî anlatır:Üstâdım Kayyûm-i zaman Muhammed Sıbgatullah hazretlerini çok görmek istiyordum.Bir gün bu arzum şiddetlendi.Yerimde duramıyordum.Ancak ben Kâbil'de idim.O ise Serhend şehrindeydi.Birden hâtırıma geldi ki:Yüksek babası Muhammed Mâsum hazretleri, bir talebesinin dâvet

"Şeytan senden ümîdini kesti!"

Kayyûm-i zamanMuhammed Sıbgatullahhazretlerinin muhlis talebelerinden olan"Gülendam"isimli bir zât şöyle anlatır:Şeytan bana çok musallat olurdu.Lüzumsuz hayâl ve düşüncelerle beni meşgul ederdi.Beni günâha sürüklerdi.Ama ben istemiyordum.Ve çok üzülüyordum!Bir gün can kulağıma;"Sen, 'Kayyûm-i zaman'ın talebesisin. Bu derdini niçin ona açmıyorsun O

Şehit olmak için...

Kayyûm-i zamanMuhammed Sıbgatullahhazretlerinin kıymetli oğlu Meyan Şeyh Ehlullah,"Sıtma"hastalığına yakalandı.Bir sene geçti.Ama iyileşmedi.Doktorlar âciz kaldıklarını söylediler.Büyük velî üzüldü.Bir gün dergâha geldi.Ve talebe arasına girip;"Sevgili oğlumun hastalığı çok uzadı, üstelik de gittikçe ağırlaşıyor. Hastalığı kendime çekip, bundan son

Kıtlık vevebâ!..

Kayyûm-i zamanMuhammed Sıbgatullahhazretlerinin zamânında Hindistan'da büyük bir"Kıtlık"vâki oldu.Ve uzun zaman devam etti.Aynı zamanda"Vebâ"salgını da başgösterdi.İnsanlar bunaldı.Huzurlarına gelip;"Efendim, bu (Kıtlık) ve (Vebâ) salgınından perîşan olduk! Duâ buyursanız da bu belâdan kurtulsak"diye ricâ ettiler.Ona yalvardılar.Büyük velî;"Sabredi

"Nûr Pınarı"

Bir kimse şöyle anlatır:Kayyûm-i zamanMuhammed Sıbgatullahhazretleri (rahmetullahi aleyh); bir zaman Kâbil'e gelmiş, benim evimde misâfir kalıyordu.Benimse ayaklarımda"Nikris"denen bir rahatsızlık vardı.Bu sebeple doktorlar soğuk su içmemi yasaklamışlardı.Mevsim yaz idi.Hava çok sıcaktı.Harâret oluyordu.Kayyûm-i zaman hazretleri bir gün bana dönüp;

Fitnecilerin gürültüsü!

Kayyûm-i zaman Muhammed Sıbgatullah hazretleri, o memleketin Kadısının evinde misâfir bulunuyordu.O sırada kadı evde yoktu.Âniden bir "Gürültü" koptu.Kavga sesleri geldi.Yaklaşık "Bin kişi" kadar olduğu tahmin edilen bir kalabalığın, Kadının evini yağmaya geldikleri anlaşıldı.Kadının ailesi çok korktular!Ağlamaya başladılar.O anda o hırçın kalabal

"Haydi kalk, naz yapma!"

Muhammed Mâsum-i Fârûkî hazretlerinin büyük oğlu Muhammed Sıbgatullah, henüz altı aylıkken şiddetli bir "hastalığa" yakalandı. Hekimler âciz kaldı. Çâre bulamadılar. Ölecek zannettiler. Nihâyet nabzının atması bile hissedilemez olmuştu. Ebeveyni cenâze hazırlıklarına, başladılar. Bu haber İmâm-ı Rabbânî hazretlerine ulaşınca hemen torununun yanına