Abdüllatif Uyan

Türkiye

Sihirbaz Ecipal'in pişmanlığı!..

Meşhur sihirbaz Ecipal, mağlup ve ümitsiz hâlde geri döndü mecbûren.Hükümdâra gelip;"İzin ver, tek başıma gideyim!"dedi. Bir "ceylân derisi"nin üstüne oturdu. Ve havada uçarak geldi müminlerin üzerine. Muînüddîn-i Çeştî hazretlerini tehdit etti.Büyük velî sâkindi."Sen yerde ne yaptın ki,havada ne yapacaksın"buyurdu.Bu söz, dokundu ona. Postunun üze

"Benmağlup olmam!"

Kâfirler bir cinin başkanlığında müminlere saldırmışlardı! Lâkin o cin,Muînüddîn-i Çeştîhazretlerini görüp titremeye başladı!Sonra kapandı ayağına.Ve îmânla şereflendi...Hükümdâr müşrikti.İnanamadı duyduklarına. O devirde sihirbazlıkta meşhur "Ecipal" diye biri vardı ki, hükümdârın ümîdi bu sihirbazdaydı. Hükümdâra geldi ve"Bu işi bana bırak!.. Onl

"O diyâr İslâmın nûruyla aydınlanır"

Büyük velî,Muînüddîn-i Çeştîhazretleri; Ravda-i mübâreki ziyârete gittiğinde Peygamber Efendimiz mübârek kabrinden onu yanına çağırmıştı.O, bu sesi duyuncaağladı sevincinden.Ve edeple yaklaştı Ravda-i şerîfe.Efendimiz kendisine;"Yâ Muînüddîn! Hindistan'da, evlâdımdan biri küffârla savaşırken şehit düştü. Bu diyâr, kâfirlerin eline geçmeden acele or

"Şimdiden kabir suâllerine cevap hazırla!"

Muînüddîn-i Çeştîhazretleri seyyiddir. Evlâd-ı Resûldür yâni.Hindistan'da yaşadı.Yüz yaşında Ecmir'de vefât etti...Bu velî, nasîhatisteyen bir gence;"Evlâdım! Öleceğin vakit Azrâil aleyhisselâm rûhunu almaya gelirse kabul etme, kov gitsin!"buyurdu.Delikanlı şaşırdı;"Nasıl olur efendim, melek hiç kovulur mu"Buyurdu ki:"Öyleyse şimdiden ölüme hazırla

"Bana, Muînüddîn'i çağırınız!"

Büyük velîMuînüddîn-i Çeştîhazretleri bir seyahatte Beytullah'a uğradı.Kâbe-i şerîfi tavaf edip,sonra, Medîne'ye geldi.Ravda-yı şerîfte Resûl-i mücteba'yı baş gözüyle gördü.Şöyle ki;Mescid-i Nebî'ye girer girmez, Ravda-i şerîften"Gel yâ Muînüddîn!"diye bir ses işitti...Çok tatlı bir sesti.Üstelik Resûlullah'ın mübârek kabrinden geliyordu...Kendi ke

Başarılı insan kimdir

Muînüddîn-i Çeştîhazretleri seyyiddir. Yüz yaşında Ecmir'devefât etti...Bir gün bir talebesi;"Başarı nedir efendim"diye sordu.Cevâbında;"Başarı; öldükten sonra işe yarayan şeydir. Yâni bir şey, âhirette işe yaramayacaksa ona başarı denmez. Asıl başarı; âhirette kendisini cehennem ateşinden koruyabilmektir"buyurdu.Ve ekledi:"Kendisini ateşte yanmakt

Kalbi nurlandıranlokma!..

Muînüddîn-i Çeştîhazretleri seyyiddir. Evlâd-ı Resûldür yâni.Hindistan'da yaşadı.Yüz yaşına gelince,Ecmir'de vefât etti...Babası vefât edince, bir "üzüm bağı" miras kaldı kendisine. Bir gün bu bağda oturuyordu...Bir Hak âşığı geldi.O zâta hürmetinden, fırlayıp kalktı hemen. Elini öpüp gölge bir yere oturttu. En güzel üzümlerden toplayıp ikrâm etti.

"Resûlullah sana kırgın!"

Şam EvliyâsındanMuhammed Ebû Müslimhazretlerini bir "din adamı" çekemiyor, aleyhinde konuşuyordu.Sevenleri bir gün;"Efendim, filân hoca aleyhinizde konuşuyor" dediler.Cevâbında;"Sabredin. Onun bu düşmanlığı, dostluğa dönüşecek"buyurdu.O anda kapı çalındı.Açtığında o "hoca"yıgördüler eşikte.Hıçkırarak ağlıyordu!Büyük zât;"Gördüğünüz rüyâdan haberdar

"Asıl kerâmet,İslâmiyete tam uymaktır!"

İstanbul-Eyübsultan'damedfun bulunan büyük velîMevlânâ Seyyid İbrâhimhazretleri bir gün;"Kardeşlerim! Kendinizi vermeye alıştırın. Çünkü bize kalacak olan, verdiğimizdir"buyurdu.Sonra şunu anlattı:Bir Kurban Bayramı günü, Resûllullah Efendimiz dışarıdan eve geldi.Âişe vâlidemize;"Kurban etini ne yaptın"diye sordular.Cevâben;"Hepsini dağıttım, iki k

"Susturun şu adamı!.."

Mevlânâ SeyyidİbrâhimEfendi, Allah adamlarındandır. 1528 senesinde vefât etti. Kabri, İstanbul Eyüp Sultân Câmii yakınındadır.Bu zâtın sevenleri olduğu gibi sevmeyenleri de vardır. Nitekim biri vardır ki, bu zâta dil uzatır.Gıybetini yapar.Ama büyük zât aldırmaz.Hattâ cevap bile vermez.Bir gün sevenleri; "Efendim şu adamı susturun" derler.Cevâbında