A. Yağmur Tunalı

Yeniçağ

"Dibin dibi"nde debeleniyoruz

Çıkmaz sokakta ilerliyoruz. Görenler konuşacaklar. Açık ve keskin konuşacaklar. Sarsmak için, silkelemek için konuşacaklar. Yoksa bu hipnozdan uyanacağımız, serildiğimiz yerden kalkacağımız ve doğrulacağımız yoktur. Nereye geldiğimizi anlamak ilk meseledir ve artık âcilden âcildir. Siyasetçiler ve her türden hizipçiler-mezhepçiler dar alanlarda oya

Çözüldükçe çözülüşler

Şu dağılış ve geçiş dönemlerinde birazcık bilgimiz-görgümüz olsa çok şey değişirdi. Tarih nedir, millet nedir, devlet nedir anlamaya çalışırdık. Dünyayı ve hayatı şöyle böyle okumaya aklımız yeterdi. Ve unuttuğumuz ahlâka da yakınlaşırdık. Evet unuttuğumuz ahlâka. Hem de en dindar görünerek hayatımızdan kovduğumuz ahlâka. Yanarak söylüyorum: "Elin

Uçarca uçurum

Türkiye dehşet bir görgüsüzlük batağına düştü. Her yanlış işle beraber görgüsüzlüğün kök saldığını göreceğiz. Hangi durum karşısında nasıl davranılacağını gelenek ve görenekler, temâyül haline gelmiş uygulamalar ve yazılı kurallar belirler. Bunlara uyulmazsa ve gereği yapılmazsa bozgunun önü alınamaz. Kuralları bir bir hayatınızdan kovmayı normal h

"Çankaya Sahne"sinden görünen

Biz Ankaralılar, siyaset ve bürokrasi cenderesine hapsolmuş halde yaşayan, bir bakıma gündem başlıkları önceden tayin edilmiş garipleriz. Tam manasıyla hür fikrin hâkimiyetinde bir hareket alanı oluşturabilmek hususunda zorluklarımız var. Mazeret beyan etme derdinde değilim. Ne olursa olsun mazur değiliz. Edebiyatın, sanatın, bütünüyle kültürün fış

Kaçan kurtulmaz

Gazetecilik, kamuoyu araştırmacılığı ve ilim adamlığının ortak özelliği objektiflik ve gerçekliğe bağlı kalmaktır. Elbette, herkes gibi onların da bir tarafa meyilleri olabilir. Yalnız, işlerinde, sadece politik bakımdan değil, her türden şahsi temayüllerine uyarak, temkini, ölçüyü, hak terazisini, soğukkanlı bakışı bırakamazlar. Şimdi kamuoyunun ö

Hakikat Kaybı Manzaraları

İnkılapların, ihtilâllerin her türlüsü iyi veya kötü yönde mutlaka değiştirir. Bu bizim yaşadığımız onlardan değil, adını arayacağımız bir hipnozun bozgunudur. İnsanı ve hayatı sahteliklerle kurgulama girişiminin getirdiği yıkımdır. Kültürsüzlüğün saltanatını yaşıyoruz. Bilesiniz ki kural tanımazlıklar içinde yaşadığımız aynı zamanda bir değer ve k

"Dezenformasyon" mu dediniz

Dezenformasyon denen kanunun kendisi dezenformasyon yaratacak şekilde çıktı. Hâlbuki kanundan beklenen netliktir. Bir daha görüldü ki, hep yandan dolanarak, oyunbazlık edilerek, göz boyama, zihin bulandırma ve oradan balık tutmalara giriliyor. Böyle yapılınca, düzenin düzensizliğe dönüşmesi süreci hızlanır. Bozulan düzenle devlete, insana, topluma,

Çarpıtma ötesi "çarpıtma"

Adını koyalım, "Dezenformasyon Kanunu" bazı maddeleriyle medeni dünyada asla kabul edilemeyecek bir sansür metnidir. Türkiye'nin bazı üçüncü dünya ülkelerinin gerisine düşmesini getirecek ilkellikte bir metindir. 29. maddesinde geçen hapis cezası, yüz elli yıl önce "devr-i istibdad" kanunlarında bile yoktu. Sultan Abdülhamid devri mahkemeleri, yazı

Vaziyet böyleyken böyle

Bugün dokunsan patlayacak hale gelen toplum manzaramız dehşettir. Sebepleri üzerinde derinlemesine düşünmek lazımdır. Vardığım sonuçlar arasında birini çok önemsiyorum: Dünyaya hükmetmiş, ülkeler kaybederek bugünkü Türkiye topraklarıyla yetinmek zorunda kalmış bir büyük milletin yarası kolay iyileşmez. İyileşme geciktikçe de bunlar olur. Yeni devle

''Aşağılık duygusu''nun aşağı şiddeti

2006 yılı Şubatında üç yıllık yurt dışı görevim bitmiş ve Türkiye'ye dönmüştüm. En çok dikkatime çarpan, mutsuz ve gergin yüzlerdi. Daha önce de gördüğüm, bildiğim, yazdığım bir konu olmasına rağmen şaşırmıştım. Halinden bu derece memnuniyetsiz ve birbirine karşı bu kadar anlayışsız görünen fert ve toplulukları gördükçe düşünmeye başladım. Bu toplu