A. Yağmur Tunalı

Yeniçağ

Reçeteyi böyle yazdılar

Sözün haysiyeti var. Öyle söyleyeceksin ki önce söz incinmesin! Üslubun karakterindir. Kendinsin ve kendin olarak yaşayacaksın. Zorlu ve kutlu görev budur. Söz ve davranış haysiyetiyle yaşamaya çalışanlar için yazmak ve konuşmak böyledir. Söz, yerine göre ve yerinde güzeldir. Memleket derdinde sözü eğip bükmek olmaz. Üsluba çekilmiş bir dille olabi

"Sistemsizlik Sistemi"nin enkazı

Bu felaket günlerinde milletimizle iftihar ediyoruz. Hükûmetimiz ve devlet kurumları için maalesef aynı şeyi söyleyemiyoruz. 1868'den beri ilkelerinden sapmayan Kızılay'ın karşılıksız yardım kurumu vasfının değiştirildiğini ve utandıracak bir menfaat şirketi haline gelişini gördük. AFAD'ın âfetten beter halini de yazdım. Yine tekrar edeceğim: Ekili

"Âfad" Âfeti

Depremde asıl depremi, devlet hayatındaki derin yarılmayı bütün açıklığıyla yaşadık. Biz, ordusu harap edilmiş, kurum ve kuralları boşa çıkarılmış bir ülkeyiz. Depremden sonra bunu düşünerek, "Birçok sebeple birçok şey eksik kalacak. Bırakın millet tamamlasın.." dedik; derdi-tasası kendisi olan tepedekilere dinletemedik. "Adı belli sivil kuruluşlar

Sorumsuzluk sorumlu

Olanlara şaşacak halimiz kalmadığı açık. Yöneticilerimiz sonsuz yetki kullanma hakkını kendilerinde görürken, hiçbir sorumluluk kabul etmiyorlar. Kanunlar, kurallar ortadayken görülmemiş bir iş. Bu memlekette artık bunlar oluyor. Her bir yanlışın kendileri dışında bir suçlusunu buluyorlar. Kader Planı diyerek Tanrı'ya fatura çıkarma hadsizliğine ka

Yağmacılık şehvetine yenildik

Biz ne isek yönetenler de o. Kendimiz gibi olanları seçiyoruz. Maalesef ahlaksız bir toplum olduk. Faraza bir siyasetçi çıkıp, "Ben devletin parasını kimseye yedirmem. Rüşvete, hırsızlığa, sahteliğe, kandırmacılığa son vereceğim!" dese ne olur dersiniz Özündeki iyilik cevherinin küllenmemesine rağmen, bu haliyle bu toplum o adamı sandığa gömer. Aşa

Takke düştü, kel göründü

Deprem bütün örtüleri kaldırdı. Kurgulanmış suratların boyası döküldü. Milletimizin ne kadar bozulduğunu konuşuyorduk. Deprem rüzgârı külleri savurunca, cevherimizin akkoru göründü. Bir kere daha anladık ki, Tâhirül Mevlevî'nin bir yergi dörtlüğünde "Biz yine ol âdemiz.." dediği gibi biz yine o milletiz. Namık Kemal'in, düşüş yıllarımızdaki haykırı

Yapar görünen yıkıcılık

Kaybımız, maldan ibaret değil. Sevgili canlardan ibaret değil. Derin bir ahlak çöküşünün sonucunu yaşıyoruz. Yağma ve çalma şenliğinin sonu bu. Üzerimizde organize kötülük tepiniyor. Kamçıladığımız bir sahtelik atına binmiştik. Yönetenlerimiz dün de bugün de başı çektiler. Bu binaları yapanlar ve yaptıranlar aynı çöküşün içindeydi. İçi yananlar düş

"Kader Planı"nda yaşadığımız kadersizlik

Memleketin mayası sağlam. Büyük felakette bir daha gördük. Fakat kurduğumuz yapılar çürük. Kanunlar sağlam, uygulama çürük. Sağlam kurulmuş devlet yapısını işleten insan yapıları daha çürük. Kurumlar adım adım bozuldu ve yıkıldı. Devlet, depreme dayanıksız hale böyle geldi. O halde bakılacak yer belli: Asıl deprem yönetimdedir, yönetenlerdedir. Dev

Belâ geliyorum dedi

Göz göre göre geldi ve vurdu. Kahrolarak üzülen insanların, sarsılan insanlığın ruh çığlıklarıyla çevriliyiz. Bu ağır acılar ortasında sakince düşünmenin, söylenenlerin duyulup anlaşılmasının zorluğu ortada. Üstelik bu derin acımız da fırsatçılara fırsat veren bir durum haline getirilmeye çalışılıyor ki açacağım konu budur. Ne olursa olsun olanı-bi

Soyguncu beresi

Din, yaradılış ve hayatla ilgili temel ölçüleri verir. Bu ölçüler, hemen her dinde ortaktır. Bizim dinimizde incelmiş ve mükemmel hale gelmiştir. İşin aslı böyleyken, sözüm ona dini temsil iddiasındakilerin kabalığına, nefret kusmalar ve sevgisizliklerle kırık dökmelerine bakınca "Din bu mu" denir. Diyenler yerden göğe haklıdırlar. Bu başkalaşan di