A. Yağmur Tunalı

Yeniçağ

"İstemem eksik olsun!"

Yeni Türkiye diyenlerin nasıl bir ülke istediklerini yaptıklarından biliyoruz. O hayal uğruna memlekette var olan ölçüleri tahrip ettiler. Yeni ölçüler getiremeyişleri şaşırtıcı bir sonuç değildir. Sağlam bir kültüre dayanmıyorlardı. Dolayısıyla tarihi bilmeden, sloganı geçmeyen düşünce kurgularına göre bir geçmiş ve gelecek hayal ediyorlardı. Böyl

Ekran gediklileri

Eski Türkiye'nin bugünden bakınca yeniden yeni olduğu alanlar vardı. Birisi o zamanlar hiç beğenmediğimiz medyaydı. Çok eleştirirdik. Yanlışları ve kötü alışkanlıklarıyla acımasız yönleri vardı, bunları söylerdik, çekinmezdik. Beğenilmese de "Niçin söyledin" diye yakamıza yapışılmazdı. Cevap ve düşünce açıklamak için geniş alana hitap eden medya or

Düşünce namusu

Sormadıkça ve sorgulamadıkça olanı biteni anlayamaz ve önümüzü göremeyiz. Soru soran ve cevap arayan nesiller yetiştirmeyen bir eğitim-öğretimden fayda yoktur. Olanı-biteni görmek zorundayız: Düşünmeyi reddeden ve düşüneni köşeye sıkıştıran bir düzensiz düzen içindeyiz. Düşünen düşündüğünü düşündüğü şekliyle söyleyemiyor, kaldı ki sorgulamak Söylet

Çamlıca'dan aşağı

Dinle ilgisiz dindarlık görüntüleri altında boğuluyoruz. Dini tutamak ederek giriştiğimiz akıl almaz işler arasına yirmi gündür Sezen Aksu'nun şarkısı da girdi. Dinden geçinmenin vardığı yeri, o dehşetli arızamızı konuşmak için iyi bir imkândı, değerlendiremedik. Camilerin siyaset ve Türkler için sapa bir ideolojiye dönüşmüş kupkuru, kaba ve saldır

Yanlış yanlış üstüne

Yıllar var ki bizde kontrolsüz gücün bütün dengeleri altüst edişini yaşıyoruz. Kanun-nizam dâhil, kuralların hükmü kalmayacak kadar ileriye giden bir hâkimiyet sarhoşluğunun pençesine düştük. Burada kaç türlü arızanın doğduğunu konuşmuyoruz. Zaten çoğumuz, tarafgirlik körlüğüyle olanı biteni göremez haldeyiz. Tayyip Bey'in, Sezen Aksu'nun eski bir

Sezen'den sızan

Sistemli ve ölçülü bir tenkit anlayışımız yok. Hayatımıza sorgulayıcı bakmamızı önlüyor. Anlamamızı ve doğru yol yürümemizi engelliyor. Bu ciddiyet ve hassasiyet kaybına yol açan tavrımızdan dolayı meseleler mesele olmaktan çıkma yolunda. Gösterişçilikle idare eder ve edilir hale geliyoruz. Ahlaksızlık ahlakın yerine geçiyor. Kavramlar anlamlarında

Tenkit yoksa ne var

Edebiyatımızda eleştiri ihtiyacı öteden beri konuşulur. "Bizde tenkit yoktur, ya övme ya yerme vardır" cümlesi ortak hüküm gibidir. Bu iki uçta gezinen, siyah-beyazdan başka renk tanımayan tavrımız hayatımızın bütünü için de geçerlidir. Eskiden, olumlu tarafından bakarak bu tespite varmak bile yolumuzu açar ve çaresini düşünürüz, derdim. Yaşadıkça

Kaybederken de kazanılır

Kazakistan'ı bilenler için yaşananlar sürpriz değildir. Büyük ölçüde iç şartlarla ilgilidir. Zaten, dış müdahale için sizin arızalarınız olacak ki o yara kaşınsın. Temel mesele hayat pahalılığı, gelir dağılımı bozukluğu, kayırmacılık ve devletin yandaşlarca yağmalanması olarak görünüyor. On yıldan beri bu sebeplerle irili ufaklı gösteriler yaşandı.

Dizilerin araladığı pencereden

Kendimden bahsetmeyi tercih etmesem de bazen gerekiyor. Çünkü insan tabiatı yaşanmış olanları dikkatle dinlemeye ve düşünmeye daha yatkın oluyor. Ayrıca, "hatıralar çağı"ndayız. Mazur görülsün, yaşadıklarımdan örnekler vereceğim. Bizimkilerin düşüncesizce, üstten bakan tavrının ve havalı görüntü verme alışkanlığıyla bol vaatlerinin nelere mâl olduğ