"Âfad" Âfeti

Depremde asıl depremi, devlet hayatındaki derin yarılmayı bütün açıklığıyla yaşadık. Biz, ordusu harap edilmiş, kurum ve kuralları boşa çıkarılmış bir ülkeyiz. Depremden sonra bunu düşünerek, "Birçok sebeple birçok şey eksik kalacak. Bırakın millet tamamlasın.." dedik; derdi-tasası kendisi olan tepedekilere dinletemedik. "Adı belli sivil kuruluşlar AFAD'a yardımcı olsun! Beraber yürüsünler ve yardımlar koordine edilsin." dedik, dinletemedik. AFAD, iyi düşünülmemiş bir yapıydı; üstelik şaibelerle lekelenmiş görünüyordu; yetmezdi, yetmedi. Devletin organizasyon gücü de harap edilmiş haldeydi, yetmedi. 47 gün geçti, aynı organizasyon sefaleti ve ayırıcı- ayrıştırıcı bakışın yıkıcılığında debeleniyoruz. Milyonlar perişan. Kan ağlıyoruz. Devlete çöreklenen, devlet bilmez, yol yordam bilmez bakış, en büyük problemimiz olmaya devam ediyor. Olanı görecek ve göstereceğiz. Keskin bir dille ikaz edeceğiz. Yoksa bu kötü gidiş, daha kötü sonuçlarla canımıza okumaya devam edecek. Ne oldu Başladığım yerden devam edeceğim: Millet çok çabuk hareket etti. Şaşılacak bir güçle toplandı, toparlandı. Gönüllü kuruluşlar, göz kamaştırıcı, göz yaşartıcı işler yapacak gücü gösterdi. Gel gör ki, "Her şeyi ben yaparım" diyen o tekçi kafa panikledi. Yardımları engellediğini düşünmedi. Çok canlarımız böyle gitti. Evet böyle gitti. Vatandaş, acıları dindirmek için her şeyi göze alarak çalıştı. Bunu göreceğiz. Yaşadığımız dönemin kurşun ağırlığında fotoğrafı, depremzedelerin "İsterlerse beni içeri alsınlar" feryatlarıydı. 21 yıllık iktidarın insanlara verdiği duygunun korku oluşu sosyal depremin dehşetini gösteriyordu. Gelen felaket her bakımdan olduğu gibi bu açıdan da kırılma ve dönüm noktasıydı. Milletin ayağa kalkışı ve yarattığı büyük vicdan hareketi geleceğimizin teminatıdır. Böyle olmasa, Türklüğün binlerce yıllık tarihinden konuşan fıtratının iyilik özü yaralı hissedilirdi. Yüz koldan ilerleyen iyilik, inancımızı, ümidimizi tazeledi. Ahbap, eski zamanların Akut'unun kurtarmada gösterdiği yüksek başarıyı yardımda gösteren bir sembol hareket haline geldi. "Ahbap" büyük iyilik hareketi Ahbap, büyük bir organizasyon gücüyle gönüllüleri sevk ediyor. Muazzam imkânlarını nasıl kullandığı tartışılan Kızılay ve AFAD yerlerde sürünürken, mütevazı bir sanatçının sürüklediği Ahbap zirvede görünüyor. Haluk Levent'in kurduğu iyilik gücü, doğru yerlerde doğru işler yaptı. Depremde de insanüstü gayretle çalışıyorlar. Hizmetleri görüldükçe, samimiyetleri ve fedâkârlıkları anlaşıldıkça hayranlıkla yönelenler artıyor, büyüyerek hizmete koşuluyorlar. Gönüller yapan bu büyük gönüllü harekete lütfen dokunmayın! Türkiye'nin büyük yardım gücü Akut'u budadığınız gibi Ahbap'a da dokunacaksanız yine yazık edersiniz. Öyle de yıkarsınız. Yıkımlar yetsin artık, yıkmayın! Akut kurucusu Nasuh Mahruki gibi bir büyük dünya markasının başına neler geldiğini unutmuyoruz. Haluk'u ve ekibini rahat bırakın demem yetmez. "Önlerini açın!" demem de yetmez. Ellerini öpün! Hadi bunu da yapmadınız, dokunmayın! Dokunmayın! İyi işler yapanları kıskanmak, beni gölgeliyorsun demek nasıl bir psikolojidir Her toplumda, iyilikte öne çıkanlar olur. Baş tacıdırlar. Başınızda taşımıyorsanız bari dokunmayın! Hükumet gücü, devlet gücü böyle kullanılmaz. İhmal ötesi Bilenler, 1999'da başlatılan deprem farkındalığı çalışmalarının 2005 itibarıyla terk edildiğini söylüyorlar. Araştırılması, soruşturulması lazım. Görüldü ki, depreme hazırlık ve deprem sonrası çalışmaları için senaryolar ve planlama varsa da uygulama yok. Eskiden Türkiye'de, hiç olmazsa afet sonrası planlama ve koordinasyon için yapılacaklar belliydi. AFAD ve benzeri devlet kurumları yine organizasyonun başındaydı; fakat her devlet kurumunun görevi vardı. Ordunun durumu çok önemliydi. EMASYA protokolü ve daha önce benzerleri vardı. Afet hallerinde hangi birimin nerede-nasıl görev yapacağı belliydi. Kıtalarda özel eğitim verilirdi. Dolayısıyla, diyelim ki deprem oldu, en yakın ordu birlikleri bir saat içinde kimseden emir beklemeden göreve başlarlardı. Görev emri önceden verilmişti. Sadece yaşanan felakete göre özel düzenlemelere ihtiyaç duyulurdu. Hatırlayın, EMASYA protokolü kaldırılmadan önceki felaketlerde, ilk giden ordu birlikleri olurdu. Sadece kurtarma faaliyetlerine