Cem Sancar

Sabah

Edep, bir estetik ameliyattır

Biliyorsunuz ben anneanne çocuğuyum. Doğduktan ilkokul dördüncü sınıfa kadar beni o yetiştirdi. Onun terbiyesiyle büyüdüm. İki dünya savaşı, bir kurtuluş savaşı, bir de darbe görmüştü. Geylani Dergahı'ndan bir Osmanlı kadınıydı. Müthiş bir aşçıydı. Ciğer sarmalar, revaniler, açma börekler, bin türlü şeyler. Mangal kömüründe kahveler ve en mühimi öz

Bir gün belki hayattan

Bizden bir önceki yazarlara bakıyorum da nasıl bir lezzet var yazılarında. En gıcık olduklarımızda bile bir zarafet. Bir nakkaş, ritim, bir müzik... Esas babalara yetişemedik ama çok okurduk, tartışırdık. Çocukça bir şeyler kaleme aldığımız da olurdu. Benim vardır mesela öyle boyumdan büyük, bol sivilceli işlerim. Bir keresinde biraz Kapital, Grund

Taklacı sağlık sigortası

Hayat bir tarafıyla olumlu işaretler verirken, diğer taraftan insanı deli edecek aksaklıklarla dolu. Korona'nın sönmesi, Türkiye'nin Rusya- Ukrayna savaşında bizi gururlandıran barış girişimleri, borsaların yükselişi ve baharın, adına Ramazan denen nefs terbiyesiyle birlikte gelmesi hepimize umut verdi. Aç gözlü kapitalist zihnin yaptığı stokçuluk,

Kız daktilo kaç kaç

1928'de yeni alfabe ilan edildikten ve gazetelerin, kitapların öyle basılması şart koşulduktan sonra 1939 yılında okur yazar oranı yüzde 20 civarındaydı! Benim anneannem gibiler bu oranın dışındaydılar. Çünkü Osmanlıca yazıp okuyabiliyorlardı. Annem gençliğinde daktilo kurslarına yazılmış, İstanbul Daktilo 2.si olmuş, iş imkanları önünde açılmıştı.

Kaygı ve bilgelik

Goethe'nin İslam tasavvufundan dem aldığı bilinir. Ünlü eseri Faust'ta 'Kaygı' şöyle anlatmış kendini: "Ben birini ele geçirmeyeyim bir defa Bütün dünyadan olmaz ona fayda üzerine çöker ebedi karanlıklar Ne güneş doğar onun için ne batar..." Modern insan, kaygılı insan. Hepimiz öyleyiz, hafakanlıyız aslında. Gam, kasavet ve tasa... Kaygı zalim bir

Samiha Ayverdi ile Üsküdar'da acı bir kahve

Kar pamuk şeker kıvamında yağarken, aldım başımı Üsküdar'ın sokaklarına vurdum. Aziz Hüdai'nin önünden tebessümle geçtim. Şair Nedim'in beyit yazdığı çeşmeye selam verdim. Mihrimah ile Gülnuş Sultanların karşı karşıya oturup sürmeli gözleriyle işaret ettiği meydanı, kasabalı cumhuriyet apartmanlarını, metro girişinin yakışıksız siluetini görmezden

Korkuyorlar

Dünya kayışı kopardı. Düşmanlık, nasıl diyorlar, trend bir duygu. Rusya gaddar bir işgalci, bu noktada mutabıkız. Tamam da Batı kafayı yemiş durumda! Avrupa'nın ve Rusya'nın oralardaki sahici insanlar ne düşünüyor bize haber veren yok. Varsa yoksa kışkırtıcı medyalar, abuk sabuk bürokratlar. Dostoyevski'yi yasaklıyor, Rus kedilerini tekmeliyor, med

Gaddar ile komedyen

Komedyenden başkan olur mu Cem, Şahan filan gibilerden diyorum... Olursa işte Ukrayna olur! Zerenski'nin durumu budur. Sen, Batı'nın dolduruşuna geliyorsun, sonra tokadı yiyorsun. Ondan sonra sitem mitem. Hikâye... Aynı şey bizim yaptığımız iç barış atılımı sırasında olmadı mı Tam bütün riskleri omuzlayıp kaleyi sulh ile tahkim edecekken engel ola

Yerli, çıplak ayaklı ve evrensel

Yerli olmak. Bu deyim ne kadar da meşgul eder kafamızı! Yerli miyiz yoksa ecnebi mi Yerli deyince akla önce Kızılderililer gelir. Yerliler daima çıplak ayaklıdır. Çizgi romanlarla büyümüş kuşaklar bunu bilir. Amerikan yerlileri soykırıma uğratılmış, nesepleri kesilmiştir. Başlarına neler geldiğini bilmeyen yoktur. Beyaz Adam ona verdiği hiçbir sözü

Modern yalnızlar: Ava çıkanlar

Bir belgesel var Netflix'te, adı Tinder Avcısı. Tinder ne Bir arkadaşlık sitesi. Tinder Avcısı gerçek bir hikâye. Şu an her yerde bu dizi tartışılmakta. Tartışılıyor da hangi yönden Oraya bakacağız... Mevzu şu: İsrailli bir tipitip instagram sayfasında Rus mankenler, özel uçaklar, arabalar, bin yıldızlı oteller, kokteyller filan, eğlence gırla fot