Edep, bir estetik ameliyattır

Biliyorsunuz ben anneanne çocuğuyum. Doğduktan ilkokul dördüncü sınıfa kadar beni o yetiştirdi. Onun terbiyesiyle büyüdüm. İki dünya savaşı, bir kurtuluş savaşı, bir de darbe görmüştü. Geylani Dergahı'ndan bir Osmanlı kadınıydı. Müthiş bir aşçıydı. Ciğer sarmalar, revaniler, açma börekler, bin türlü şeyler. Mangal kömüründe kahveler ve en mühimi özel harman çaylar. Annem beni 40 yaşında sezaryenle doğurduğunda sütü kesilmiş. Mamalar filan ama aslen saf işkembe suyuyla beslenmişim. Bendeki arabesk sevgisi belki de ondan, bilmiyorum... 'Anânemin' sofra âdabı mühimdi. "Tabağının önünden ye. Başkalarının tabağına bakma. Kimsenin lokmasını sayma. Kıtlıktan çıkmış gibi haldır huldur yeme. Doyduktan sonra elhamdülillah de, yoksa doyamazsın. Maymun iştahlı olursun!" "Maymun iştahlı ne demek" diye sorardım. "Hayvanat gibi olmak" derdi. "Bunu tut aklında, unutma..." Ne zaman edep üzerine düşünsem, o şahane kadın gelir aklıma... Bir rikkat, incelik ve zarafet medeniyetinin ferdiydi. Bir geleneğin temsilcisi. Ben dipten akan o büyük nehri, gelenek denen akarsuyu önemserim. Sözünü ettiğim kavimlerin, ataerkillerin yaptıkları ettikleri değildir. Bahsettiğim İslam Medeniyetinin "Edep Ya Hû" diye atan kalbinden beslenen terbiye ve kültürdür. O müthiş kültür. Gelenekten anladığım odur... Onu diyorum, insanlığın bilgeliğinden fışkıran o su, aka aka rastgeldiği güzellikleri içine kata kata billurlaşmış bir ab-ı hayattır. İçen gençleşir, estetik bir vaziyet alır, güzelleşir. Edep esasen haddini hududunu bilmek. Öteki insanlarla yaşadığımızı bilmek, onların sınırlarını ihlal etmemek. Edep, kendini bilmek. Nedir Kendini bilen, haddini bilir. Haddini bilen eninde sonunda rabbini bilir. Bu kaçınılmaz bir sonuçtur. Haddini edebini bilmeyen rabbini bilse ne olur, bilmese ne olur Bu soru düşünürlerin beyin yakan sorusudur. Cevabı bulan belki milyoner olamaz ama gönlü mücevherle doldurulur. Zannımca etrafta tebessümle gezen mütevazı insanların sırrı budur... Had mevzusu mühim mevzu. "Haddini bil!" sözü bir kere kavga sözüdür. Birine bu lafı ettiğimizde mutlaka maraza çıkar. Birisi belki de bize uçarak kafa atar. Şaka bir tarafa, başkalarına böyle konuşmak kolaydır tabii. Esas hadise bu uyarıyı kendimize yapmaktır. İşte o zordur biraz! Biz haddimizi biliyor muyuz acep Haddimizi edebimizi. İnsan önce kendinle konuşmalı bu konuda. Edebim yerinde mi, diyerekten öz benliğini soruşturmalı. Öyle bir soruşturmadır ki bu, o sorgudan insan bir ihtimal, ergenliğinden tahliye olmuş olarak çıkabilir... Mesela eski