Pisagor Mısır'da eğitimini tamamlayıp memlekete, Ege'ye Sisam Adası'na döndüğünde bir muhabbet halkası, okulu kurmuş. M.Ö 5. Yüzyıl zamanlarıymış, antik vakitlermiş anlayacağınız... Enteresandır sarıklı bir insanmış kendisi, sakallı filan. Senelerce bilgisini etrafındakilere aktarmış, güzel insanlar yetiştirmiş. Öğrencileri kendisiyle "Üstat bize n
Kültür denince öyle ağır mevzular aklınıza gelmesin. Yeme-içme kültürü, kültürün hası... Kerevizin şerefinden söz etmeli mesela. Sarımsak ile limonun seviyeli ilişkisinden. Bezelye ile iç baklanın aşkından. Zeytinyağın iftar açan şifasından. Dereotunun cilveli zarafetini anlatmalı insan... Dereotu deyince hem enginar konuşulmalı hem Kabak Kalye. Ma
Şehre kirli bir yağmur yağıyor, nefesler daralıyordu. Faili meçhul sıradan bir tanımlama olmuştu. 90'lı yılların sonuydu... Genç gazeteci Taksim- Sıraselviler'e çıktı. Krem rengi pardösüsü, postalları ve siyah şapkasıyla bir nevi ecnebi dedektifi andırıyordu. Omuz çantasıyla bir saçağın altında taksi beklemeye başladı. Bütün metropollerde olduğu gi
Sütlü kahve pardösüsü ve kahverengi fötrüyle tarz bir adamdı. Olgunluk yıllarını gümüş sakallarına saklamış, arka bir masada oturmuş denizi seyrediyordu. Minik balıkçı kahvesinde rüzgâr almayan tek kuytu köşe orasıydı. İzin istedim, öteki sandalyeye çöktüm. Çaycı tanıdıktı, çayımı hemen önüme koydu. "Siz de içer misiniz" diye masasını işgal ettiğim
Soren Kierkegaard melânkolinin kralı olarak bilinir. Dış görünüş bakımından bir tık 'kaçık snop' durumu da vardır kendisinde. Farklı giyinir, delifişektir, kafelere tiyatrolara girer çıkar. Kentin eğlence parkına gider ve şöyle yazar: "Biraz önce parktaki topluluğun ruhu gibiydim, herkes ağzımdan dökülenlere güldü, herkes bana hayran kaldı..." Aslı
İdrak diyorduk araya 8 Mart girdi, 'Dişi bir medeniyetti' girdi. Asıl meseleyi, kadınlık durumunun ehemmiyetini idrak ettik ama idrak bahsinin ikinci bölümünü yazamadık. İdrak bir yalansa, insan buna uygun değilse, kaderimiz idraksizlik midir nedir, oraya gelelim. Sadreddin Konevi 'den bahsediyorduk. Mevlâna'nın kankasından. Kendisi Kant'ı, Spinoza
Zarafet nedir Kadınlardan kopya çektiğimiz şeydir... p style"text-align: center;" Hayatta ilk tanıdığım ve hayranlıklara gark olduğum insan cinsi anneannemdi. Cumhuriyetin ilk vali vekillerinden babasını erken yaşta kaybetmiş anacığım iki erkek kardeşi için daktilo öğrenip sekreterlik yapmış, kardeşlerini yatılı okullardan mezun etmiş, sonra da dik
Bir kolumda Atillâ İlhan bir kolumda bilgeler bilgesi İbn Arabi'nin emaneti Sadreddin Konevi. Yürüyoruz şehirlerin şehrinde, denizin kıyıyı öptüğü yerde... Bir mestânelik var üstümde. Ayılmak için Harem rıhtımının orada kel kafamı rüzgârlara tutuyorum. İlhan'ın saçları, o resimli romandaki romantik eleman gibi üfür üfür. Konevi ise ağır abi! Teenni
İnsan, gün geliyor bu ahmak, bu 'ben soytarısı' koşturmaca artık bitsin istiyor. "Yarış bitti" diyor. Şöyle bir zınk diye durup kendine, yalansız bir aynada bakmak istiyor. Ne olup bittiğini görmek için durup bakmak gerekiyor çünkü! Fakat bu rekabetçi dünyada durmak kolay değil öyle, çok yıllar alıyor... Ama fark etmiyor, hayatı ve insanı anlamak i
Hanger Hüsnü'ye 'hanger' lakabını Siyasi Şube takmıştı. Çünkü ne zaman yazılamaya, yani duvar yazısına, afişlemeye filan çıksak, polis bassa... Hüsnü garanti yakalanırdı! O zamanların Ayıboğan lâkaplı, dev cüsseli ama zeki polisi, Hüsnü'nün kafasını koltuk altına alır, "ulan Hüsnü ne hanger adamsın be. Ne Marksist felsefe bilirsin ne bi'şey, yaşın
© 2016