Abdüllatif Uyan

Türkiye

Eşyalarla birlikte yere yıkıldı!..

Merkez Efendi Osmânlılar devrinde yetişen bir velîdir. Küçük yaşta başlar ilim tahsiline. Vaktâ ki tahsili bitmiştir. Sümbül Sinan ismini işitir. Ama pek aldırmaz. Zîra bâzı dedikodular duymuştur hakkında. O gece, rüyâsına girer o zât. Rüyâsında kapısı çalınır. Gelen, Sümbül Sinan'dır. Ama açmaz kapıyı. Zîra istemez içeri girmesini. Eşyâsını kapı a

Sultâna niçin iltifat etmemiş

Fâtih Sultân Mehmed Hân, İstanbul'u fethettikten sonra hocası Akşemseddîn hazretlerini ziyârete gitti bir gün. Fakat o da ne! Hiç ilgi göstermedi. Hiç iltifat etmedi. Hâlbuki fetihten önce ne zaman gitdiyse hemen ayağa kalkar ve iltifat ederdi. Üzüldü genç pâdişah! Sebebini merak etti. Kendi kendine; "Hocama karşı bir hatâ mı işledim" dedi. O gün h

"O kabrin yeri, burasıdır!.."

Fâtih Sultân Mehmed Han, İstanbul'u fetihten sonra hocası Akşemseddîn hazretlerine geldi. "Bir şeyi merak ediyorum" dedi. Büyük velî sordu: "Nedir o Sultânım" Arz etti ki: "Sahâbe-i Kirâm'ın büyüklerinden, mihmandâr-ı Resûl, Ebâ Eyyûb Ensârî hazretlerinin kabr-i şerîfi, İstanbul surlarına yakınmış." "Evet öyledir." İstirham etti ki: "Zât-ı âliniz

"Senin saâdetin bu kapıdadır..."

(Dünden devam) Rüya gâyet açıktır. Köse (Akşemseddîn) anlar hatâ ettiğini. "Ben o zâtı tanıyamadım" der. Ve Ankara'ya geri döner. Gönlüne bu zâtın aşkı girmiştir. Ankara'ya vardığında, Hacı Bayrâm-ı Velî hazretleri, talebeleriyle tarlada çalışmaktadır. Bunu öğrenip tarlaya koşar. Ama ilgi görmez bu velîden. Talebeleri de yüz göstermezler. A

"Senin aradığın, işte o zâttır!"

Akşemseddîn hazretleri, ilim öğrenmeye genç yaşta başlar. Zekî ve kabiliyetlidir. Akranlarını çabuk geçer. Osmâncık'ta yerleşir. Sohbetleriyle halkı aydınlatır. Fen ve tıp üzerinde de derin bilgisi vardır. Önce zâhirî ilimleri bitirir. Sonra bâtınî ilimlerde yükselmek ister. Bunun için bir rehber arar. Ona, Hacı Bayrâm-ı Velî hazretlerini işâre

Kurdun boğazını sıkan el!..

Akşemseddîn hazretleri, İstanbul'un mânevî fâtihidir. Babası Şeyh Hamza da Velî'dir. Kerâmet sâhibidir. Şöyle ki: O zamanlar o beldenin kabristanında bir kurt çıkar. Ne vakit biri vefat edip gömülse, o gece kabrini açar. Ölüyü çıkarıp parçalar! İnsanlar buna mâni olamazlar. Nihâyet Şeyh Hamza vefat eder. Kabrine defnederler. O gece aynı kurt geli

"Namazımı Akşemseddîn kıldırsın!"

Hacı Bayrâm-ı Velî hazretlerinin vefatı yaklaşınca, yakınlarına; "Cenazemi Akşemseddîn yıkasın, namazımı da o kıldırsın! diye vasiyet etti. Ardından vefat etti. İyi de, Akşemseddîn neredeydi Kimse bilmiyordu yerini. Ne yapacaklarını şaşırmışlardı ki; "Akşemseddîn geliyoor!" diye seslendi birisi. Bu defâ sevince gark oldular. Ve koşup karşıladılar k

"Beni de talebeliğe kabul edin!"

Fâtih Sultân Mehmed hân, fetihten sonra hocasını ziyârete gitti ve "Himmet ve yardımınızla İstanbul'u fethettik" diye arz etti. Büyük velî cevâben; "Allahın yardımıyla" buyurdu. "Hocam, sizden bir ricam var." "Buyurun Sultânım." "Beni de talebeliğe kabul edin." "Olmaz Sultânım." "Neden efendim" "Çünkü siz bu mânevî lezzeti tatmış olsanız, devlet iş

"Bu fetih bize nasip olur mu"

Sultân İkinci Murat Hân, Hacı Bayram-ı Velî'yi çok sever, devlet işlerinden fırsat buldukça ziyâretine giderdi. Bir gün yine gitti. Şehzâde Mehmed'i de götürdü. O zaman dört yaşındaydı Şehzade Mehmet. Sultân Murat, her İslâm pâdişahı gibi İstanbul'u fethetmek arzûsundaydı. Tek gâyesi bu idi. Bir ara bu zâta gitti. "Efendim, İstanbul'u fethetmek,

"Oranın fethi sana nasip olacak"

Bir gün Timûr Hân (rahmetullahi aleyh), ordusuyla Buhâra'ya giderken rüya gördü bir gece. Ahmed Yesevî'yi görmüştü. Büyük velî, ona dönüp; "Ey yiğit! Burada fazla kalma, ordunla hemen Buhâra'ya git ki, o memleketin fethi sana nasip olacak" buyurdu. Timûr Han, bu işâreti aldı. Buhâra'ya yürüdü acele. Ve o büyük velînin himmet ve duâsıyla fethetti Bu