Abdüllatif Uyan

Türkiye

"Kalkın ve köyü hemen terk edin!"

Ahmed Kuşeyrî hazretleri, 1500'lü yıllarda Hatay'da yaşadı ve orada vefat etti. Türbesi Şenköy'dedir. Bir akşam, âcilen talebeyi toplayıp; "Çabuk köyü dolaşın! Herkes, kıymetli ne eşyası varsa alıp çıksın köyden!" buyurdu. Talebeler kalktılar. "Başüstüne" deyip koştular. Ve bir çırpıda verdiler bu haberi köylüye. İnsanlar apar topar çıktılar. Ve to

Yanya yolunda eşkıyâ baskını!..

Merkez Efendi hazretleri, büyük velîlerdendir. Bir gün Yavuz Sultân Selim Hân'ın kızı, ve efendisi Sadrazam Lütfü Paşa, Yanya'dan İstanbul'a doğru yola çıkarlar. Ama eşkıyâ pusu kurmuştur. Âniden baskına uğrarlar. Kurtulmaları zordur. Zîra hem yalnızdırlar. Hem de silâhsızdırlar. Birbirlerine bakıp; "Şimdi ne yapacağız" derler. Zîra çaresizdirler.

"Sen evlenmek mi istiyorsun"

İstanbul'da medfun bulunan Merkez Efendi, hocası Sümbül Sinan Efendi'nin bir defâ sohbetinde bulunmakla âşık oldu Ona. Hocası da onu çok sevdi. Ve kısa zamanda icâzetini verdi. Her şey yolundaydı. Ama bir şey hâriç. Evlenmek istiyordu. Ama kiminle Hocasının bir kızı vardı. Ama nasıl diyecekti bunu ona Bir aracı koyup arz etti nihâyet. Ertesi gün ho

Eşyalarla birlikte yere yıkıldı!..

Merkez Efendi Osmânlılar devrinde yetişen bir velîdir. Küçük yaşta başlar ilim tahsiline. Vaktâ ki tahsili bitmiştir. Sümbül Sinan ismini işitir. Ama pek aldırmaz. Zîra bâzı dedikodular duymuştur hakkında. O gece, rüyâsına girer o zât. Rüyâsında kapısı çalınır. Gelen, Sümbül Sinan'dır. Ama açmaz kapıyı. Zîra istemez içeri girmesini. Eşyâsını kapı a

Sultâna niçin iltifat etmemiş

Fâtih Sultân Mehmed Hân, İstanbul'u fethettikten sonra hocası Akşemseddîn hazretlerini ziyârete gitti bir gün. Fakat o da ne! Hiç ilgi göstermedi. Hiç iltifat etmedi. Hâlbuki fetihten önce ne zaman gitdiyse hemen ayağa kalkar ve iltifat ederdi. Üzüldü genç pâdişah! Sebebini merak etti. Kendi kendine; "Hocama karşı bir hatâ mı işledim" dedi. O gün h

"O kabrin yeri, burasıdır!.."

Fâtih Sultân Mehmed Han, İstanbul'u fetihten sonra hocası Akşemseddîn hazretlerine geldi. "Bir şeyi merak ediyorum" dedi. Büyük velî sordu: "Nedir o Sultânım" Arz etti ki: "Sahâbe-i Kirâm'ın büyüklerinden, mihmandâr-ı Resûl, Ebâ Eyyûb Ensârî hazretlerinin kabr-i şerîfi, İstanbul surlarına yakınmış." "Evet öyledir." İstirham etti ki: "Zât-ı âliniz

"Senin saâdetin bu kapıdadır..."

(Dünden devam) Rüya gâyet açıktır. Köse (Akşemseddîn) anlar hatâ ettiğini. "Ben o zâtı tanıyamadım" der. Ve Ankara'ya geri döner. Gönlüne bu zâtın aşkı girmiştir. Ankara'ya vardığında, Hacı Bayrâm-ı Velî hazretleri, talebeleriyle tarlada çalışmaktadır. Bunu öğrenip tarlaya koşar. Ama ilgi görmez bu velîden. Talebeleri de yüz göstermezler. A

"Senin aradığın, işte o zâttır!"

Akşemseddîn hazretleri, ilim öğrenmeye genç yaşta başlar. Zekî ve kabiliyetlidir. Akranlarını çabuk geçer. Osmâncık'ta yerleşir. Sohbetleriyle halkı aydınlatır. Fen ve tıp üzerinde de derin bilgisi vardır. Önce zâhirî ilimleri bitirir. Sonra bâtınî ilimlerde yükselmek ister. Bunun için bir rehber arar. Ona, Hacı Bayrâm-ı Velî hazretlerini işâre

Kurdun boğazını sıkan el!..

Akşemseddîn hazretleri, İstanbul'un mânevî fâtihidir. Babası Şeyh Hamza da Velî'dir. Kerâmet sâhibidir. Şöyle ki: O zamanlar o beldenin kabristanında bir kurt çıkar. Ne vakit biri vefat edip gömülse, o gece kabrini açar. Ölüyü çıkarıp parçalar! İnsanlar buna mâni olamazlar. Nihâyet Şeyh Hamza vefat eder. Kabrine defnederler. O gece aynı kurt geli

"Namazımı Akşemseddîn kıldırsın!"

Hacı Bayrâm-ı Velî hazretlerinin vefatı yaklaşınca, yakınlarına; "Cenazemi Akşemseddîn yıkasın, namazımı da o kıldırsın! diye vasiyet etti. Ardından vefat etti. İyi de, Akşemseddîn neredeydi Kimse bilmiyordu yerini. Ne yapacaklarını şaşırmışlardı ki; "Akşemseddîn geliyoor!" diye seslendi birisi. Bu defâ sevince gark oldular. Ve koşup karşıladılar k