Abdüllatif Uyan

Türkiye

"Duâ edin de biroğlum olsun"

Evliyânın büyüklerindenMazhar-ı Cân-ı Cânânhazretlerinin her duâsı kabul olurdu...Sevdiği bir dostu vardı.Bir gün huzûruna geldi."Efendim, ne olur, bir duâ edin de Hak teâlâ bana bir oğul versin"diye yalvardı.Büyük zât severdi onu.O da buna güvenerek büyük velînin kaftanına yapışıp;"Efendim, Vallâhi bana bu konuda 'bir müjde' vermedikçe, eteğinizi

"Hayırlı işleri tehir etmedim!.."

Evliyânın büyüklerinden ve kabr-i şerîfi Delhi'de bulunanMazhar-ı Cân-ı Cânânhazretleri anlatıyor:Yaşım on sekizdi.Bir arkadaşım "Seyyid Nûr"dan bahsetti bana.Ben bu ismi işittim...Kalbime bir hâl oldu.Elimde olmadan sevdim onu.Kalbim onun sevgisiyle doldu.büyük sevinçkapladı içimi.Henüz onu görmemiştim.Ama kalbim tutulmuştu.Artık dayanamadım.Hemen

Mülk dediğin nedir ki!..

Evliyânın büyüklerinden ve kabr-i şerîfi Delhi'de bulunanMazhar-ı Cân-ı Cânânhazretleri; dünyâ düşkünleri ile görüşmezdi.Kaçardı onlardan.Birinden "hediye" gelseydi kabul edip aldığı nadir olurdu...Alsa da kullanmazdı.Muhtaçlara verirdi.Zamânın pâdişahı da onu tanırdı.Birisiyle bu zâta;"Allah bana, geniş mülk nasipetti. Mübârek hâtırınızdan her ne

"Nasıl duâ istiyorsun"

Aslen Mervli olup Basra'da yaşayanMansur bin Ammârhazretlerinin zamânında bir zenginvardı ki, devamlı içki içip eğlenirdi.Bir gün kölesine "dört gümüş" verip"Git bana meze al"dedi.Kölesi "peki" dedi.Ve çıktı evden...Çarşıya giderken bir "kalabalık" gördü. Bir kişi sohbet ediyor, halk dinliyordu. Bu zât,Mansur bin Ammârhazretleriydi.Ayaküstü dinledi

"Tek sermâyem, ümitli olmamdır"

Aslen Merv'li olup Basra'da yaşıyanMansur bin Ammârhazretleri, gençliğinde yerde bir "kâğıt" gördü gezinirken.Üzerinde "Besmele" yazılıydı.Vicdanı sızlayarak eğilip aldı.Etrâfına bakındı.O kâğıdı koyacak yüksek bir yer bulamadı.Yere de atamadı.Ağzına koydu.O gece rüyâsına "nûr'lu" bir zât girip"Sen, Rabbinin ismine hürmet ettin. Allah da ilim ve hi

"Serhend'e niçin geldiniz"

Çok uzak diyârdan bir Müslüman, Hindistan evliyâlarındanİmâm-ı Rabbânîhazretlerinin methini duyup Serhend'e geldi.Ve birine misâfir oldu.Ev sâhibi sordu:"Serhend'e niçin geldiniz""İmâm-ı Rabbânî için.""Onu ne yapacaksın""Sohbetini dinleyeceğim."Ancak ev sâhibi onu sevmiyordu.İmâm-ı Rabbânî'yi kötüledi.O kişi bunları duydu.Fevkalâde üzüldü!Ve kalbin

Kendini dahi unutan genç!..

Evliyânın büyüklerindenMuhammed Mâsum Fârûkîhazretleri Hindistan'ın Serhend şehrinde yaşadı.Orada vefât etti.Bu zâtın zamânında bir gençvardı ki, zaman zaman gelirdi bu büyük velînin sohbetine.Zîra seviyordu onu.Ancak güzel bir kızgördü bir gün.Gönülden âşık oldu ona.Ve gelmez oldu sohbete.Çünkü kıza vurulmuştu.Onu düşünüyordu hep.Onu bir daha görm

"Zemherîr nedir yâ Resûlallah"

Hâce Muhammed Mâsumhazretleri, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin oğludur. Bu zât şöyle anlatıyor:Efendimiz aleyhisselâm, Eshâb-ı kirâma buyurmuşlar ki:Hava sıcak olduğunda, Allahü teâlâ kullarının kalplerine bakar.Yer ehlini dinler.Gök ehlini dinler.Bir kişinin"Lâ ilâhe illallah!..Bugün ne kadar da sıcak. Allah'ım! Beni cehennemin harâretinden koru"dedi

"Tatlı narbulursam yerim"

İbrâhim Havvâshazretleri Bağdat'ta yaşayıp, Rey şehrinde vefât etti. Bir gün tepsi içinde "nar" görmüştü bir dükkânda.Sorup "ekşi" olduğunu öğrendi.Onun canı "tatlı nar" istiyordu.Ekşisini yemedi.Kendi kendine;"Tatlısını bulursam o zaman yerim"diye düşündü.Oradan ayrıldı.Ve "tatlı nar" düşüncesiyle ilerledi...Az sonra birini gördü.Çok ağır hastaydı

"Aç mısın, susuz musun"

İbrâhim Havvâshazretleri Bağdat'ta yaşayıp, Rey şehrinde vefât etti.Bir talebesiyle yolculuğa çıktı bir gün. Yedi gün yedi gece hiçbir şey yemeden yürüdüler.Ancak talebe acıktı.Gücü tâkatitükendi.Hocası onu gördü.Hâline acıyıp sordu:"Evlâdım! Ne oldu sana böyle. Aç mısın, susuz musun"Talebe cevâben;"Hem susuzum, hem açım hocam. Bir şey yemezsem yür