Abdüllatif Uyan

Türkiye

"Burası benim mezarım olacak!.."

Velî Şemseddîn Efendi'nin talebesinden biri sefere çıkmıştı. Sahrâda giderken yolu şaşırdı. Bitmez tükenmez çölün ortasında yapayalnız kalmıştı. Dört bir yanı kum deniziydi. Acıkmış ve susamıştı. Yorgun ve bitkindi. Ne yapacağını şaşırdı. Olduğu yere yığılıp kaldı! "Herhâlde burası benim mezarım olacak" diye düşünüp üzülüyordu ki, hocasını hâtırlad

"Geliriz, hem sohbet ederiz..."

Şeyh Lütfullah Efendi, Balıkesir erenlerindendir. Bir gün, zengin biri geldi ve; "Hocam, talebelerinizle birlikte bu akşam yemeğine bizim fakirhâneye bekliyorum" dedi. Mübârek zat buyurdu ki: "Olur, hem sohbet ederiz..." Adam çok sevindi. Talebeler daha çok sevindiler. Zîra böyle dâvetlerden sonra hocalarının sohbetine doyum olmazdı. Yemekten ziyad

Sanki aradığını bulmuştu...

Şeyh Lütfullah Efendi, Balıkesir toprağını şereflendiren Allah dostlarındandır. Nûrlu kabri, kendi ismiyle anılan câminin avlusunda bulunuyor. Gençliğinde Balıkesir'den Ankara'ya geldi bir gün. Devir, Hacı Bayram-ı Velî hazretlerinin devriydi. Ama habersizdi bu velîden. Tanımıyordu kendisini. Hacı Bayram-ı Velî, çıktı evden. Yolda Lütfullah Efendi'

Meleklerin yıkadığı zât...

Hazret-i Hanzala (radıyallahü anh), Medîneli bir sahâbî olup, lâkabı,(Gasîl-ül melâike) idi. Uhud'dan önce nikâhlandı. Bir gün önce de düğünü oldu. Ve o gece gerdeğe girdi. Ama heyecan içindeydi. Yarınki savaşı düşünüyor ve; "Ya yetişemezsem!" diyordu. Bu korkuyla kırpmadı gözünü. Bir müddet sonra fırladı yataktan. Kılıcını kapıp koşturdu Uhud'a. G

Bu, ne büyük bir şereftir

Hazret-i Zeyd'in ismi, Kur'ân-ı kerîm'de zikredilmiştir. Bu nîmet, sırf ona mahsustur. Başkasına nasip olmadı. Bu, ne büyük şereftir. Zeyd bin Hârise (radıyallahü anh), hicretin sekizinci yılında Mûte Savaşında şehit oldu! Kendisi ordu kumandanıydı. Bu harpte üç bin mücâhit vardı. Rumlarsa yüz bin kişiydi. (Üç bin)e karşı, (yüz bin). Resûlullah Efe

Müşriklerden çok eziyet gördü!..

Zeyd bin Hârise (radıyallahü anh), Mekke'deyken müşriklerin pek çok eziyet ve cefâlarına, zulümlerine mâruz kaldı! Peygamberimiz, Tâif halkını İslâma dâvet için gitti. Zeyd de yanındaydı. Halkı îmâna dâvet etti. Ama kimse inanmadı. Hattâ alaya aldılar. Hakâret ettiler. Bir ay içinde hiç kimse îmân etmeyince ikisi birlikte oradan ayrıldılar. Ancak n

"Filân kâfir burada öldürülür!.."

Bedir Harbi'nden bir gün önce Efendimiz, Eshâbın büyükleriyle harp sahasını gezdi. O sahâbîlere bir yeri gösterip; "Yarın, filân kâfir burada öldürülür!" buyurdu. Sonra başka yeri gösterip; "Burası da, falan kâfirin öldürüleceği yerdir" buyurdu. Böylece azılı müşriklerden her birinin öldürüleceği noktaları, santimi santimine gösterdiler. Aynen öyle

Resûlün hürmetine

Efendimizin âzâtlı kölesi Zeyd bin Hârise (radıyallahü anh), kira ile katırcı tutup sefere çıktı. Şehirden iyice uzaklaştılar. Katırcı asıl yüzünü gösterip Hazret-i Zeyd'i öldürmeye kalkıştı. Zeyd bin Hârise bunu anlayıp; "Az dur!" dedi hemen. Katırcı merak edip sordu: "Ne yapacaksın" Zeyd bin Hârise; "Müsaade edersen, şuracıkta iki rekât bir namaz