Sarı çiçeğin can yakan cevapları bağlamında yaşanmışlık müzakereleri (7)

-Merhum Şükrü Karakaya'ya rahmetle-

"Sordum sarı çiçeğe, Âdem'i bilir misin Çiçek eydür; ey derviş, Âdem binde biridir" Yunus Emre

Bu seri, emanetini teslim edip sırlanmadan evvel, karşılaştığı derviş namzetine gönlünü açan bir dervişin, yolda gördüklerini aktardığıdır. Yaşanmıştır.

Bu yazı dizisinde talibi ve matlubu mezc olmuş olarak görebilir, soranla cevaplayanın hemdem, hemrâh ve hatta gümrâh yürüyüşüne tanıklık edebilirsiniz.

Derviş ve namzet temsilleriyle aktardığım cümleler, umulur ki sadırlara şifa olur.

Namzet: Allah'ın selamı üzerinize olsun üstadım. Sohbetinize muhtacım.

Derviş: Aleykümselam. Allah. Allah. Allah...

Namzet: Vaktinizi almayacaksa iki çift güzel sözünüzü işitmek istiyorum. Gönlünüzden ne koparsa.

Derviş: Menmuniyetiniz doslarınıza, şikayetiniz bize.

Namzet: Kendime sizden daha iyi bir dost bulamadım bugüne kadar.

Derviş: Hay diyerek başlamak işimiz olur. Hayatla ölüm arasında hiç kalır. On sekiz bin âlem bir nokta olur, 'B' ( ) sırrına erebilirsek. 'B'nin sırrı sende dönüp devran ediyor. Yalnızlıkta müşkülat var. Çok önemli, Sen'sin diyebilirsek. Ne mutlu diyebilenlere. Ne mutlu gönlünden haberi olanlara.

Namzet: Gönlünden haberi olmayanlar ne yapsın

Derviş: Çok ağlayıp "Ben yokum, 'Sen' varsın" demekte şiddetle ısrar etmeli. 'Gel' deyiverdi mi asıl kulluk görünür.

Namzet: İçimde ibadet ve taata karşı isteksizlik hüküm sürüyor. Yok mudur bir hal çaresi, çözümü

Derviş: İnsanı Allah için sevmeyi öğren.

Namzet: Nasıl yani, bütün sorunları bu çözecek mi tek başına

Derviş: Bu bir bölümü.

Namzet: Diğer bölümleri şeriat hükümleri mi

Derviş: Şeriat sende başlar.

Namzet: Öyleyse imandan söz ediyorsunuz