Konuştukça dedeye bağlamak (!)

Metroda yere bağdaş kurup oturarak dijital platformlardan dizi izlemek veya Üsküdar Valide Camii'nin avlusunda müstakbel anne adayı avına çıkmak... Bu iki tiple de hıyar olsalar cacık yapamazsın. Güzelim gençlik çağlarını boşa harcayana daha güzel bir sözü olan varsa buyursun.

Gören de ihtiyar sanır ama pek genç de sayılmam. Şairin deyimiyle yolun yarısına bir kaldı. Yirmili yaşlara diyecek sözüm olabilir diye düşünüyorum. Arkadaşlar, yirmili yaşlarımdayken on beş sonrasını çok boş geçirdiğimi düşünüyordum. Otuzlu yaşlarımdayken de yirmili yaşları daha dolu yaşasaydım diyorum.

Ben ki yirmili yaşlarını üniversiteyle, mümkün olduğunca kitap okumayla, çeşitli vesilelerle Türkiye'nin yaklaşık yarısını görmeyle, pek çok kültürel ortamda katılımcı olarak bulunmayla, yer yer kültürel içerikler üretmeye çalışarak geçiren biri olarak; daha dolu geçebilirdi diyorum.

Tabiat boşluk kabul etmez. Boş bir kafayla ortalıkta gezinemezsiniz. Fıtrata ters. İllaki bir şeylerle dolmak zorunda. Siz onu neyle dolduracağına karar verebilecek yetiyle donanmış olarak geldiniz. Diğer bir ifadeyle Allah sizi, zihninizi çöplüğe dönüştürün diye yaratmadı. Bunu böyle söyleyince de sanki ben sütten çıkmış ak kaşıkmışım gibi oluyor. En azından doğru ve faydalı bilgilerle mücehhez olmaya, dünya ve ahirete yarayacak işlerle meşgul olmaya gayret etmemiz için yarattı. (Evet, otuzlu yaşların kafası biraz böyle bir şey galiba ) Çünkü burası hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi de ahiret için yaşanılarak geçilmesi gereken bir durak. Fakat biz ya tamamen dünya için ya da tamamen ahiret için yaşanması gerektiğine aldanıyoruz. Oysa bizden denge isteniyor. O yüzden tavsiyem; dijital platformlarda bir dizi izledikten sonra önce güzel bir istiâze ve ardından gusül abdesti alarak daha faydalı işlere yönelmek.

Mesela hayatta anneye ev işlerinde yardımcı olmak veya babaya çok yük olmamak için kendi harçlığını kazanmak gibi şeyler de var. Bilmem hiç duydunuz mu Bunlar var yani. Ama bu dizilerde gördüğünüz "ben ekonomik özgürlüğümü(!) kazanıp kendi evime çıkacağım" teranesi gibi değil. Çünkü anne babanın olayı yalnızca para ve beslenme tedarikçisi değil. O sadece işin küçük bir bölümü. Esas mesele onların var ve seni destekliyor olmaları. (Bu da yine otuzlu yaşlardan sonra gelen bir kafa olabilir, şüpheliyim ) Söylerlerdi de inanmazdım. Muhtemelen şu anda siz de inanmayacaksınız. Ama öyleymiş.

Sonra kitap diye bir şey var mesela, böyle okunulabilir olanlardan. İçinde hiç görmediğin dünyalara seyahat edip özgürce dolaşabileceğin, ufuk açan, yolu aydınlatan...

Hâsılı genç kardeşim, konuştukça dedeye bağlıyorum. O yüzden hiçbir dizide bulamayacağın şu olağanüstü olaya bak da kendine anlam devşir. Ölç. Tart.

Ubeydullah Ahrar Hz.'lerinin, nam-ı diğer Hâce-i Ahrar (hürlerin şeyhi), bir gün aninden atına atlayıp Semerkand şehrinin dışındaki arazilere doğru hızla ilerlediğini gören talebeleri onu takip etmişler. İçlerinden Mevlana Şeyh adındaki talebe, Hâce'nin atını bir sağa, bir sola hareket ettirip adeta cenk edercesine ortadan kaybolduğunu görmüş. Belli bir süre sonra tekrar talebelerinin yanına gelen Hâce, "Sultan Mehmet, benden yardım istedi. Ben de yardım ettim. Allah'ın izniyle zafer kazanıldı." demiş.