Nokta mı, nurani sütun mu

İnsanın herhangi bir İslami, Kur'ani, imani hizmetteki konumu adeta bir konik kule gibidir. Tabanı yani bu hizmetlere giriş, başlangıç daima teslimiyet ve tevazu ile, kendini beğenmemekle olur.

Bu hal ve vaziyet düşünülür ki, dört köşeli bir nurani sütun gibi aşağı doğru yükselir. Nefis, enaniyet, kendini beğenmişlik, hodfüruşluk, hodperestlik ortadan kalkar, iyice silinir. Hizmet ve kudsi değerler adına yükselme, genişleme ve nuraniyet kesbetme başlar.

Maalesef ki maalesef hangi dini hizmet, grubu, cemaati, taraftarı olursa olsun şu dört köşeli muazzam nurani sütun, direk yerine daima yukarı doğru daralan ama genişliğini koruyamayan ve nihayetinde bir noktada birleşip koninin tepesi gibi bir nokta olduğunu ve bununla yetindiğini görüyoruz.

Risale-i Nur okumalarını çok iyi yapamayan ve çok iyi bir şekilde devam ettiremeyenlerin durumu koninin tepesi gibidir. Her an görülmeyebilir, her zaman silinebilir ve bir nokta kapasiteye mahkum olabilir.

Bu koniyi hizmet yapmaz. Ya ben oldum diyen kendini bilmezler yaparlar ya da en tepede olmayı marifet telakki eden hayalperestler.

İman, Kur'an hizmetinde teslimiyet, tevazu, ihlas, uhuvvet, sadakat, şevk, ümit ve gayret, himmet esastır. Yoksa nefsini, şeytanını, enaniyetini, gururunu, ayaklar altına alıp susturamayanların tepe noktası olan hayalleri ve kendini bilmezlikleri değil.

Mademki hizmet, iman, Kur'an, İslam hizmetine talip olanlar toprak olabilirlerse üzerlerine nurani kuleleri inşaa ettirirler. O zaman varsa da yoksa da takdir edici bir yoldaş ve yol arkadaşı olarak bu hizmette kimseyi tenkid etmemek, kimsenin eksik ve gediklerini araştırmamak ve tamamlayıcı olmaya kendilerine şiar edinmeli, huy, hal ve tavır olarak yerleştirmeye bakmalıdırlar.