Ragıp Karadayı

Türkiye

Kan ter içinde kalmıştım,yüzüm kızardı!..

"Şu elimde gördüğünüz gazetemizde ve dergimizde yayınlanmak üzere gece gündüz göz nuru dökerek çizdiklerim..."Samim Abi, başladı anlatmaya:- Kıymetli ve pek muhterem mesai arkadaşlarım, sizi sabah erkenden işinizden alıkoyduğum için özür dilerim, kusuruma bakmayın. Mühim bir iki sözüm var. Şu elimde gördüğünüz gazetemizde ve dergimizde yayınlanmak

"Ey fâni! Ne görüyorsun, etrafına bir baksana"

Koşturan insanlar, dünyadan bihaber masum çocuklar, İstanbul'un vazgeçilmezleri martılar, vapurlar, çeşit çeşit arabalar…İnsanların istekleri de beklentileri de bitmezdi bana göre. Bu hakikatler yetmez her daim kocaman hayaller kurarız, herkesten, her yerde büyük imkânlar bekleriz. Aslında ne kadar basit ve sadedir çareler; bir bardak çay ve taze b

"Uyan ve uyandır!Ebedî saadete eriş bütün kalbinle"

"Rabbin seni yokluk gecesinden varlığın, itibarın ufkuna eriştirdi. Akıl, ilim, güç, kuvvet, cesaret ve hepsinden de mühimi hidayet verdi."Vakit seher vakti… Zulmeti kaldıracak günün sarı çiçeği açmak üzere ufukta. Karanlığın rahmine sabahın müjdesi düştü az önce. Bu zulmetin rutubetli toprağında saklı ışıktan tohumlar başlarını uzatıp 'Şimdi daha

Bahçeden gelen horoz sesleri sabah vaktini müjdeliyordu...

Bugün, çok zor duruma düştüğüm bir hatıramdan bahsedeceğim. Birkaç kardeşim, hayatımdaki en komik durumu soruyorlardı.Öyle veya böyle tenkit edilmeden takdir görmek her fâni gibi benim de hoşuma gidiyor.Şunu buradan samimiyetle itiraf edeyim; şimdiye kadar yaptığım sayısız hatâlarımı, kusurlarımı görmediğiniz için binlerce kez teşekkür ederim kıyme

Allahü teâlâ onun gibi güzelinsanların sayısını artırsın...

Keyfim de morâlim de yerindeydi. Bu hissiyat ile tarif edilen petrol istasyonuna vardım, baktım birkaç otobüs mazot ikmali yapıyor.Şoför bey muavine "gel buraya!" diyeseslendi, bana da "Valizin var mı" diye sordu. Ben de "hayır, yok!" deyince;- Bu daha iyi. Muavin, arkadaşın parasını iade et, dedi.Hemen aceleyle paramı verdiler. Ben defalarca "bura

"Atla, hemen hareket ediyoruz"

"Ön koltuktaki yolcular indi. İki taraf da boş, istediğin yere otur, keyfine bak arkadaş..."Şoföre dedim ki:- Yalnız akşam namazının vakti biz yoldayken girecek ve mola yerlerine de denk gelmeyecek şekilde malumunuz. Vakit girince namaz kılmama yardımcı olabilir misiniz- Ne demek Memnuniyetle! Kurban olayım seni Yaratana! Gördün mü yolcuyu! Atla ka

"Ne var, ne istiyorsun" dergibidik dik yüzüme baktı!

"Selamün aleyküm beyefendi" dedim, gülümsedim. Suratı birden sertleşen adam, selâmımı duymazlıktan geldi, almadı bile!Bu karmaşada Türkiye'nin en gözde firmalarının birinin kapısından içeri girdim. Yorgundum, rahat, problemsiz bir yolculuk yapmak istiyordum. Tam karşıda sahibi veya müdürü olarak tahmin ettiğim beyaz gömlekli, bir eliyle önüne konmu

Film projelerimizle alâkalıbir iş için Ankara'daydım...

Çok şey düşünüyordum ki arkadaşların ısrarla istedikleri hususi bir hatıramı yazmam aklıma geldi. Onlardan rastgele birini seçtim.Caddeler tıklım tıklım dert dolu. Bir ihtiyarın bel ağrısı veya bir hanımefendinin ağlamaktan kuruyan gözyaşları. Sonra problemlerini çözemeyenler, işin altından kalkamayanlar, düştüğü kuyudan çıkamayanlar ve günahkâr, g

Dua almıştım; benim sırtımı kim yere getirebilir ki artık!

Buraya gelirken tereddüt etmemişim. Şimdi hiçbir şey diyecek hâlde değildim. Şikâyet etme yerine genç idarecileri övmek geldi içimden.Epey zaman geçti, akşam oldu. Bekleyenler tek tek Yönetim Kurulu Başkanımızla görüşüp diyeceklerini deyip alacaklarını aldıktan sonra çıkıp gittiler. Ben en sona kalmıştım. İçeriden o müşfik sesi duydum:- Namaz vakti

Allahü teâlâ iyilerin sayısını artırsın kardeşim...

O gün eve gittiğimde bu ağır kelimelerin hâkimiyeti altındaydım hâlâ... Boş bir sedire uzandım. Bir sinema şeridi gibi geçti yaşadıklarım.Ben konuşmak istemiyordum ağzımdan kötü bir laf çıkar diye, Fatih Abi devam etti:- Niye böyleyiz Niçin omuz omuza veremiyor, birbirimizi yıpratıyoruz- Ben de bilmiyorum. Tasam, kederim de ondandır!- Ne dedin ki ö