Ragıp Karadayı

Türkiye

Film sektöründekisanatçıların büyük ekseriyetiyle çalıştık...

"Bildiğimiz, ekranlardan tanıdığımız meşhur artistlerden başka kimlerle çalıştınız Onların mühim vasıflarından numuneler yazar mısınız.."Muhabbetle yananlar,Kadrini anlayanlar,Derler ki, bu devirde,O gibi serdar olmaz.Sevilirmiş her yaşta,Kalb yanar bir bakışta,Kim demiş çetin kışta,Ilık bir bahar olmaz.Eşi yoktur cihanda,Bulunur çok ihsanda,HOCA d

"Bizim işlerimizin tamamı sabırdır kardeşim..."

Bir şey yapamadan başımı önüme eğdim. Bu içi, dışı bir, tertemiz numune insan, gönül adamı karşısında dik duramıyordum.Adam yumruklarını bir daha kaldırdı, vuramadı, öyle donakaldı, bir müddet, sonra da başını sallayarak çekip gitti.Kantincinin narasına ve masanın gümbürdeyen sesine stüdyodakiler telaşla koşuştu. Benim rahat oturduğumu görünce de ö

Şimdi işler tersine dönmüştü!..

Önce kantini incelemeye aldım. Tesbitlerim karşısında dehşete kapılmıştım.Kısa zamanda borçlarımızın hatırı sayılır bölümünü ödeyerek, rahat hareket edebilme imkânı yakaladık. Sonra; eldeki imkânları en verimli şekilde kullanabilmenin yollarını araştırmaya ve gelir getirebilecek programlar geliştirmeye başladık.Çalışmalar devam ederken Kolej Stüdyo

Krizin müsebbibi olanlara tarifsiz öfke duyuyordum!

"Yalnız şu kriz... sırtı hiçbir zaman yere gelmeyecek müessesemin ilerleme, hamle üzerine hamle yapma, büyüme yolunu kesiyordu!"İŞLERİMİZİN TAMAMI SABIRDIR...Mübarek cuma günüydü…Sarıyer'e götürmek için hazırlanan börek, daha kızartılmamıştı. Karşımda, iki üç metre ileride hanımın telaşından yanına yaklaşılamıyordu. Haklıydı da... Bu kadar meşguliy

Travma oluşturan bu hadisenin çok tesirinde kalmıştım...

Onüç ondört yaşlarında yaşadığım bu hadise, bende derin izler bıraktı. Uzun zamanbilmediğim derelere, çaylara, göllere ve denize giremedim.Fikri, biraz soluklandı ve su altında yaşadıklarını anlatmaya devam etti:-Ne kadar istesem de su yüzüne bir türlü çıkamıyordum. Ben de artık ömrüm bitti, boğulacağım demişken son bir gayretle su yüzeyine doğru h

Bozayıve yavrusunu görünce rengim soldu, ağzım kurudu!..

İki kafadar, belli etmesek de yalnızlıktan ve yırtıcı hayvanlardan da korkuyorduk. Ağaçsız tarafa geçtik, koca bir kayanın üzerine çıktık...Gözelerden akan sular mini bir çay oluşturmuş billurdan bir ırmak gibi şırıl şırıl akıyordu. Derenin güneyi çıplak kayalık, karşı taraf ise alabildiğine büyük çamların olduğu ormanlıktı. Sanki çamlar söz vermiş

Arkadaşım birden durdu!Alnında boncuk boncuk terler birikmişti!..

Aman yâ Rabbî! Daha dün gibi... Hayat hakikaten en uzun hadiseleriyle çabuk biten bir sinema şeridinden maada bir şey değil!Fikri, en sevdiğim mektep arkadaşlarımdan biriydi. İçtiğimiz su ayrı gitmezdi.Aman yâ Rabbî! Daha dün gibi... Hayat hakikaten en uzun hadiseleriyle çabuk biten bir sinema şeridinden maada bir şey değil! Tek kelimeyle RÜYA...Me

"Yahu, nedir bu hâl, bu kadar dalgınlık da fazla!.."

Gaban yolu, Kuzu göllerinin yakınından Çılçıl'a uğramadan kayalık rampayı tırmanıyoruz... Toprak, su, çimen, çiçek kokusu püfür püfür...Yakıcı güneş, kızgın oklarını, üzerimize üzerimize yağdırıyor, bazen duran ve bazen yeniden esmeye başlayan kararsız rüzgâr, biraz ferahlandırsa da fayda vermiyordu.Gaban yolu, Kuzu göllerinin yakınından Çılçıl'a u

Çokkorktuğum ve bende derin iz bırakanbir hatıra...

Uzun ve zorlu süren tipi boranlı kış ayları bitti. Köyün üzerini örten koyu kurşuni bulutlar gitmiş, yerini masmavi gökyüzüne bırakmıştı.Gelmişiz dünyaya, elde olmadan,Elde olmadan da, gideriz bir gün.Kimi elli, kimi altmış dolmadan,Ecel gelir gelmez, ölürüz bir gün.Dünya bir tarladır, eken biçecek,Herkes bu diyardan, elbet göçecek,Ecel şerbetini,

İlaç kokulu hastane koridorlarında...

O hayatın getirdiklerine razıydı, hem de bizlerden çok daha fazla.Deniz dolar, boşanmaz,Herkes kılıç kuşanmaz,Bu kadar acı varken,Rahat olup yaşanmaz!"Acıdı mı" dediğimizde; "Niçin" diye sormak bile gelmiyordu ki aklına. "Niye buradayız, niye canımı yakıyorlar" diye de itiraz etmedi hiç.Niçin, o çok sevdiği kenarı süslü ışıklı ayakkabıları ile ilaç