Ragıp Karadayı

Türkiye

Çalar saatin şöhreti kısa zamandasınırlarıaşmıştı...

"Hediyeyi oldukça merak içinde ve nezaketle alan kral, dünyaları fethetmişçesine sevindi. Âdetâ gözlerinin içi gülüyordu..."Çok değişik memleketlerden, farklı ebat ve şekillerde aletler ortaya çıktı. Mühlet dolunca da sarayda büyük bir heyet karşısında hünerleri sergilendi. Bunlardan biri çok dikkatleri üzerinde toplanmıştı: Bu "ÇALAR SAAT" dedikle

Ben, her şeyin hesabını nasıl vereceğimin derdindeyim!..

Kalbime uğramayan, hissetmediğim hiçbir şey anlatmıyorum size. Bunlar benim hayatım, hakikatim.Bana geniş ufuklar açan, muhterem HOCAM, istiridyenin bağrında sakladığı o çok paha biçilmez inciler gibi, en kıymetli olanı; güzel ve temiz kalbinin kıvrımlarında saklamış, zamanı geldiğinde benim kalbime akıtıvermişti. Vefatından sonra bir el onları sav

Gördüklerim beni hepten şaşkına çevirmişti!..

"Sultan'ım malumunuz hazret-i Yûsuf (aleyhisselâm) namaz vakitlerini bilebilmek için zindanda, mucize olarak kum saatini yaptı."Genç bir âlim çok heyecanlıydı:- Sultan'ım malumunuz hazret-i Yûsuf (aleyhisselâm) namaz vakitlerini bilebilmek için zindanda, mucize olarak kum saatini yaptı.- İşte o yüzden Yûsuf aleyhisselâma "Saatçilerin Pîri" deniyor

Renkli dünyada, renkli hayaller...

Kulübe de olsa, tek kapılı bir yerde hissettiklerimle dışarıda gördüklerim bir olmuyordu.Bu hissiyat içinde dışarıda dolaşırken hangi yönden geldiğini kestiremediğim serin bir yel yüzümü okşamaya başladı. Kulübe de olsa, tek kapılı bir yerde hissettiklerimle dışarıda gördüklerim bir olmuyordu. Anlayacağınız, içim başka, dışım bambaşkaydı yineBağdat

Her gördüğüm şey beni benden alır başka âlemlere götürürdü...

Şunu iyice anlamıştım; ne olursa olsun her varlık kendi hayat alanında huzur ve saadeti arıyordu, bense ebedîsaadet derdindeydim.ÇALAR SAATSeherde Mevlâ'ya açılır elim,Kötü söz etmeye, varmıyor dilim,Kur'ân-ı kerimde, övülür ilim,Bilenle bilmeyen, bir olmaz elbet!Zâlimin kılıcı, her dem keskindir,Adâletyok ise, mazlum küskündür,Kendi hâlindedir, ga

"Siz emretseniz de oedebe mugayir iş işlememeliydi!"

"Sultanım! Hani, o elmayı koparmak isterken, vezir, sizin omzunuza basmıştı ya... İşte o an 'Eyvah! Bermekîlerin sonu geldi!' dedim"İşinin başında rahat çalışırken bulunmuş, derhal huzuruna getirilince, Harun Reşid sormuş;"O gün, para, altın, gümüş, ev-bark yerine; benden Bermekî olmadığına dair, ısrarla yazı istedin. Ben de seni kırmadım, verdim.

Devleti neredeyse tamamen içten ele geçirmişlerdi!..

Halife, Bermekîlerin; "Paralel bir devlet" kurduklarınıve kendisini devre dışı bırakmak istediklerinifark etmişti...Dahası, devletin temelini Araplar oluşturduğu hâlde; idare edenlerin en tepeden en alt tabakalara varana kadar neredeyse tamamının Acem asıllı Bermekîler tarafından doldurulması ve onların da halkı canlarından bezdirmesi, bardağı taşı

"Sana bir mükâfat vereceğim, dile benden ne dilersen.."

"Rabbim başımızdan eksik eylemesin sizi, sağlıklı, hayırlı uzun ömürler ihsan eylesin Sultanım! Müsaadenizle sizden tek isteğim olacak"Zaten az ileride çiçekleri sulayan ve olan biteni merakla seyreden bahçıvan da böyle bir işaret bekliyormuş gibi koşarak gelmiş Halife, muhabbetle müsafeha etmiş;"Kıymetli Bahçıvanım! Seni tebrik ederim. Çok nefis e

"Kapımız gece gündüz ardına kadar açık sana Behlül..."

"Sultan'ım! Bunların cevapları vakit alır, bu meseleyi sonra konuşuruz. Şimdilik onu bırakalım da niçin geldiğimi sorun siz!.."Halife Harun Reşid:- Peki "Bu dünyada adam gibi yaşadım, arzu ettiğim şekilde bir ömür sürdüm..." ya da "Ahirete tam hazırlandım" diyebilmek için ne yapmalıyım- Sultan'ım! Bunların cevapları vakit alır, bu meseleyi sonra ko

Çok uğraştım iç âlemimle! Zaman hayli ilerlemişti...

Şunu mutlaka kendi kendine tekrarla: "Şikâyet ettiğim hayatım, belki de başkasının peşinde koştuğu, bir türlü ulaşamadığı hayalidir"Mevsimleri, günün saatlerini zamanında, şartlarına münasip, hakkıyla yaşa, hep zulmette, hep karda kışta, zemheride kalma! Kapıları kapatan, eğer istikbâlini düşünmeyip ışık götürmemişse zifiri karanlıkta kalır. Başka