Ragıp Karadayı

Türkiye

Biri, gizli bir şey diyecekmişgibi yanıma sokuldu!..

"Kusuruma bakma ama lafı eğip bükmeden açık konuşacağım; bunlar size hoş görünmek için her türlü dalkavukluğu yaparlar!"Gizliyorsam da elden,Dertlerim dağlar gibi,Vurulmuşum gönülden,Gülerim ağlar gibi!Her cemiyette olur ya, bu sette de olup-bitenleri yakinen takip edenler vardı. Biri gizli bir şey diyecekmiş gibi yanıma sokuldu. Kulağıma fısıldaya

Bişr-i Hâfî hazretlerinin annesinioynuyorduNevin Aypar...

"Ben Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın torunuyum. Mısır'daki dedemin mülküyle alâkalı mahkemelerimiz hâlâ devam ediyor."Pişmanlığın da tövbe olduğunu dilim döndüğünce anlattım. Pek samimice kucaklaştık. "Demirci" rolünün çok yakıştığını, filmimize renk kattığını söyledim. Biraz moral vererek, biraz şaka yaparak güldürmeye çalıştım usta oyuncuyu. Piyasan

"Ah ah! Yaptıklarımı unutamıyorum..."

"Ben, elimden bir kuş gibi uçup giden mazimin nefis muhasebesini yapıyorum..."Kadir Savun, gözyaşları akıtarakdövünüp duruyordu:-Bir mazime bir içinde bulunduğumuz mübarek mekâna ve rolünü yaptığım mübarek zat-ı muhtereme bakıyorum neler kaybettiğimi düşünüp ağlıyorum.Ah ah! Yaptıklarımı unutamıyorum. Kara leke gibi yapışıp kalıverdiler üzerimde.-

"Sen anlat ben dinleyeyim, ben anlatayım sen dinle!.."

"Bir başka gün de ben de sana anlatırım inşaallah. Saklı sırlarımızı karşılıklı paylaşalım olur mu.."Hayırlı söz söylemeli dilimiz,Müsafeha etsin iki elimiz,Gülümseyip, açılmalı gülümüz,Allah için artık gülsün yüzümüz. PİŞMANLIKGÖZYAŞLARI...- Şöyle yakınıma gel, rahat otur; beraber bir çay içelim seninle. Çay diyorum ama kahve içmek istersen o da

Yönetmenimiz de kameramanımız da "bu havada çekim yapılmaz" dediler!

Yapılan masrafları düşünüp içimden kahırlanıp ağlıyordum âdetâ. Tek tek insanları ikna etmeye karar verdim. Önce teknik ekibi...Yücel Çakmaklı da; "Çekim yapılmaz" diyor. Kameramanımız Çetin Tunca aynı fikirde, teknik olarak imkânsızlığı anlatıyor durmadan:"Dünyada olmaz, kamera çalışmaz, biz güneş ışığına göre hazırlığımızı yaptık. Ark kullansak d

Rumeli Kavağı yakınlarında bir film sahnesiçekecektik!

"Efendim, film setlerinde, iyi kötü birçok hâdisenin şahidi oldum. Canımı sıkanları, beni üzenleri yazmadım..."Erol Sevdi abim, film setlerindeki hatıralarımı yazdığımı ve arz ettiğimi duymuş. Durmadan telefon ediyor: "Çabuk gel bana da anlat! Bizzat birinci ağızdan duymak istiyorum..." Çok ısrar edince genel müdürümüzün çağırdığı bir gün ona da uğ

Film işlerine başlamamın elbet bir hikâyesi var...

Kimse beni elimden tutup Yeşilçam'a götürmedi. İlk Yücel Çakmaklı ile gittiğimizi saymazsak tabii...Çok heveslenip ayılıp bayılmadım da.Ne "bir zamanlar ben neymişim kıymetim bilinmemiş!" sitemi, ne de "kardeşim sen bana bunu yaptın, bunu demiştin" kini, nefreti var. Sadece içimde bir ses, dudağımda bir tebessüm "Hey gidi günler hey" diyorum, o kad

Bazen değişiklik iyidir, bazende çocuklaşmak güzeldir...

Birçok insanın ağzında pelesenk olmuştu "Zaman ne de hızlı akıp gidiyor. Durdurmak mümkün değil" sözleri.Çocukluğumuzda kendi oyuncağımızı kendimiz yapar uydurduğumuz oyunları da yine kendimiz oynardık. Yani hem senarist, hem oyunculuk yapmışız farkında olmadan. Vatan, millet, kısacası kahramanlık, yiğitlik hayâllerimi; onbeş onaltı yaşıma geldiğim

"İşte o zaman görürsün hâk ile yeksan oluşunu!"

Hüthüt şu cevabı veriyor: "Çok basit! Vakıf arazisinden bir kuru dal getirir üzerine koyarım, buna da gücüm kuvvetim yeter..."Hüthüt Kuşu; kuşların bedenen en küçüğüymüş, neredeyse bir kelebek kadar hafif ve zarifmiş. Toplantıya geç kalıyor nedense. Süleyman aleyhisselâm hesaba çekiyor, niçin vaktinde gelmedin diye. O da üzülüyor."Bak beni kızdırma

Kafam allak bullak olmuştu!

"Çok güzel tesbitlerin var! Anlat lütfen! Bunları duyduğuma nihayetsiz memnun oldum!"Yılmaz Zafer:-Neticede bu kâinat, güneş sistemi ve düzen nasıl bir tesadüfle oluşabilir ki Bunun; bir şekilde bir başlangıcı olmalı. İnsanlık yokken Dünya denilen gezegenimiz nasıl bir hâldeydi ve insanlar ya da hayvanlar nasıl ortaya çıktı Tam bilemiyorum ama bunl