Ragıp Karadayı

Türkiye

Anlaşılmaz sesler, bağrışmalar dışında kimseyi göremiyordum!

Üzüntüsü had safhadaydı şoförümüzün. Yolun kenarındaki kayanın yanında, ellerini ceplerine koymuş, çaresiz ağlıyordu.Birkaç takla attıktan sonra ancak durabildik. Koltukların arasına düşmüştüm. Otobüsün her tarafı parçalanmış, açılmıştı, tavandan kesif kar yağışı görünüyordu. Elimi yüzümü yokladım, ellerim kanlandı ama aklım başımdaydı. Çabuk topar

"Bekle Erzurum, bekle Narman ben, geliyorum"

Arkadaşların canhıraş bağrışmalarıyla uyandım. Ne olduğunu anlamaya çalışırken pencereden baktım. Korkunç bir uçurumun ucundayız!Gümüşhane, bir vâdi içinde... Yerin gökle birleşmiş gibi göründüğü ufuk hattına bakabilmek için başını yukarı kaldırmak mecburiyetindeydin. Ben de öyle yapıp etrafa şöyle bir bakayım dedim. Her taraf alabildiğine kar, tip

Hocalarımın bile bana gıptayla baktığını hissediyordum...

Hem duâ, hem sistemli çalışmam boşa gitmedi, kısa zamanda mektebin en iyi talebelerinden biri oldum...Çocuk aklımla eski günlerimi, bir de yeni durumu düşünüyor Allahü teâlâya hamd ediyordum. Çünkü artık yattığım yerde kovada su donmuyor, buz kesilmiş ekmek peynir yemiyor ve sel sularında boğulma tehlikesi ile karşılaşmıyordum."Bu imkânlarda, bu gü

Bana, kırmadan, incitmeden nasihatleryapardı ninem...

"İçimdeki -sebebini bilmediğim- sıkıntıyı atmam lazım! Güzel şeyler düşünmeliyim" dedim. Anacığımı, babacığımı, kardeşlerimi düşündüm...Hafif sisler içinde yükselen, kurşuni binaların belli belirsiz hayâline takıldım. Kaç senedir Gümüşhane'nin hâkim yerinden birini süsleyen bu eğitim yuvası; açıldığı ilk gün gibi hâlâ Anadolu'nun muhtelif köy ve ka

Daha dün gibiydi imtihana girişim, Gümüşhane'ye gelişim...

Muallim Mektebi hayatımız hızlı başladı. Günler, haftalar aylar derken şubat tatili geldi çattı. Zaman nasıl da çabuk geçmişti.Anadolu'nun muhtelif şehirlerinden ve bilhassa Erzurum'dan gelen biz tazelere kol kanat gerecek bu tarihî şehir, ikinci asli vatanımız olarak hafızalarımıza kazınmıştı şimdiden.Sıralanmış nefer gibi göğe dağlar,Yükselir Kuş

Artık hayallerde yaşamayıbırakmam lazımdı...

Hayallerde yaşamayı bırakmam lazım. İş işten geçmeden hakikate dönmeliyim. Etrafıma bakıyorum yeniden.Ey Ay! Her şey bana başka görünüyor, size öyle değil mi Demin birer hayalet gibi görünen kuşburnulara, meyve ağaçlarına hatta korkunç uçurumlara bakın, nasıl insanı çeken bir yüz almışlar. Ürkmek şöyle dursun, gezmek, meyvelerinden toplamak istiyor

Mektebe yakın bir yerde indirildik...

"Demek ki üç senelik talebelik hayatım burada ve bu şartlarda geçecek"Mola çabuk bitti. "Erzurum'dan gelip Trabzon istikametine gitmekte olan Dadaş Turizm işletmesinin sayın yolcuları, otobüsünüz hareket etmek üzeredir lütfen yerlerinize geçiniz" anonsuyla da yeniden yerlerimizi aldık. Pek kısa zamanda da mektebe yakın bir yerde indirildik. Çeşitli

Gidip de dönmemek, gelip de bulmamak vardı...

"Ey Gümüşhane ben geldim! Seni pek sevdim, beğendim" dedim, anacığımı, babacığımı, Hüsna nineciğimi düşündüm.Sayacağım ilkler o kadar çoktu ki fazla uzatıp vaktinizi almayayım. Zaten birçoğunu sizler de tahmin etmişsinizdir.Arkadaşlarımın "Uzaklara gitme!" demelerine rağmen petrol istasyonun yakınındaki en yüksek noktaya çıktım. Önümde alabildiğine

"Hiç aklımıza gelmeyecek bir şey söylüyorsun ana!"

"Ben söyleyeceğimi söyledim! Başka şansımız yok! Bu sene olmasa gelecek sene en kısa zamanda helâl süt emmiş birisini bulalım."Canım nineciğim ise;"Hocasın, Allahü teâlânın emrini bilen birisisin. Durup dururken kendini üzme, boşu boşuna kederlenme! Malumunuz babanın, ananın duâsı reddolmaz. Gelin hep beraber duâ edelim ve de tedbir alalım!" diyere

Heyecandan, tebrikedenleri duymuyordum bile...

Evet, yanlış görmüyordum. O birkaç satırlık yazıdan birinde de benim ismim yazılıydı. Heyecandan kalbim duracak gibi oldu...Köyden İd'e olan uzun mesafeyi koşarak gittim. Mektebin bahçesi ana-baba günüydü. Topu topu üç beş kişinin kazandığı bir yatılı imtihanın neticesini öğrenmek için sanki bütün veliler, çocuklar işi gücü bırakmış oraya üşüşmüştü