Ragıp Karadayı

Türkiye

"Madem öküz hasta,onun yerine eşeği koşayım"

"Öküz kardeş! Sana bazı tavsiyelerde bulunacağım. Dediklerime dikkat edersen rahat yaşarsın!"Bunları dinleyen eşeğin öküze nasihati şöyle olmuş:"Kusura bakma da bunlar hep senin ahmaklığın yüzünden öküz kardeş! Sana bazı tavsiyelerde bulunacağım. Dediklerime dikkat edersen rahat yaşarsın!""Nelermiş onlar""Sabah olunca hasta numarası yap! Akşamdan s

Yakınlarımızı daha çok unutuyoruz!

Dönüp etrafıma baktığımda hayatımda yaşayanlardan daha çok ölmüş olanlar yer tutuyor.Halife:- Ölüm vakti geldiğinde tehir edilme, geciktirme gibi bir keyfîliği de yok Sultan'ım. Lakin bu vaka nedir Suçlu kimdir Ben miyim, yoksa başka birileri var mı- Ha o mu Elbette sen, o, bu değil! Mesuliyet bize, yani sultanlara ait. Dönüp etrafıma baktığımda ha

Korktuğumdan mı ne çenelerim birbirine vurmaya başladı!..

Şahitolduğum bu korkunç manzarayı, bilhassa da tanınmayacak hâldeki bu yüzü, hayatım boyunca unutamayacaktım asla.Kuvvetle oradan oraya çarpan kol ve bacakları ancak sularla buluştuğunda durmak bildi. Derin bir sessizlik kapladı ortalığı; kulakları patlatacak kadar derin bir sessizlikİhtimal rengim bembeyaz kesilmiş, âdetâ bastığım zeminle bütünleş

Süratle yaklaşan felaketin ilk habercisiydi aslında oses!..

Ne kadar durakladım tahmin edemesem de beklenmedik tok ve dolgun bir "Tak!" sesi yankılandı kulaklarımda. Ne olabileceğini tahmin edemedim.Elbiselerim ter karışımı toprakla bulanmıştı. Sanki rüzgâr esmemeye yemin etmiş, bizlere hepten küsmüştü. Ne bir dal ne bir yaprak kımıldıyordu. Böyle havalarda yürümeye takatim yetmiyordu. Yetmiyordu da Behlül

O gün, hem sevinip güldüm, hem de korkup ağladım...

Kısa bir vakitte bütün hayatı yaşadım. Rabbim neylerse güzel eyliyordu da biz göremiyorduk sadece...O gün kızgın güneşte kavruldum, fırtına çıktı içinde titredim, yağmur altında sırılsıklam kaldım, çok korktum, pek ümitlerle doldum. Kısa bir vakitte bütün hayatı yaşadım. Rabbim neylerse güzel eyliyordu da biz göremiyorduk sadece...Devlet için sâlih

Yerimde olsaydın ne demek istediğimi daha iyi anlardın!

"Ya çarşıda, ya da Dicle kıyısında küçük bir dükkânı olan esnaf olsaydım çok daha rahat ederdim Behlül..."Halife:- Herkese nasip olmaz "PEKİ" demek, ne büyük nimet! Bak Behlül... Zaman zaman ne isterdim, biliyor musun- Sizin aklınıza münasip düşünemem Sultan'ım!- Ya çarşıda, ya da Dicle kıyısında küçük bir dükkânı olan esnaf olsaydım çok daha rahat

"Behlül ne işin var oralarda Çabuk dön, sel gelebilir!.."

Ayaklarıma yapışan çamurlara rağmen, bata çıka gidip tırmandığım ıhlamur dalından kopardığımı Sultan'ıma uzattım...Fırtınadan sonra çok hoş olan ağaçlığın, kayın, meşe, çimen, yaprak, mantar, iğde kokularında, insanı sarıp sarmalayan öyle bir şey vardır ki, yerimde duramıyor, uçurumlardan atlayarak ağaçların altına koşuyor, ulaşabildiğim dalların ı

O kara bulut parçalanarak dalgalı bulutlara ayrıldı...

Ne kadar vakit geçti tam kestiremesem de artık yağan yağmurun sesi azaldığı gibi, gök gürlemeleri eskisi kadar işitilmiyordu.Önce iri bir yağmur tanesi düştü. Arkasından ikinci, üçüncü damlalar; sonra üstümüze fasılasız yağmur daneleri düştü ve hızlandı. Vadi, yağmurun kendine has hışırtısıyla doldu. Zayıf kollarımı çelimsiz bacaklarımı örten gömle

"Çok esrarlı konuşuyorsun Behlül!.."

Afetlerin hepsi de sendendir, bendendir yani sebebi sensin veya benim, bizleriz!Behlül:- Dünyadan bir gölge aya düşerse, dünya onu karartır. Ay adamakıllı nurludur ama önünde dünyanın karası var, ne yapsın! Dünya, aya bile bunu yaparsa artık yerlere batmış adama neler yapmaz ki- Çok esrarlı konuşuyorsun Behlül! Hakikaten anlamakta zorlanıyorum!- Ya

"Sus!Sırf bir deri, bir kemik kalmış adam sus!.."

Zavallı susmasına susmuştu da ben yine ne büyük laflar etmiştim, neler söylemiştim Ağzımdan çıkanı kulağım duymuyordu galiba!Uleyyân'dakorkudan eser kalmamıştı. Biri onu konuşturuyordu galiba. O da vazifesini ifa için sabırsızlanıyordu.- Biliyorsun Behlûl!- Neyi Uleyyân- Neyi olacak Büyüklerimiz sık sık buyururlardı: Hürmetsizin işi doğru gitmez!Be