Ragıp Karadayı

Türkiye

"Önce bu dünyaya alışmanve kabullenmen lazım!.."

"Merak etme yanmazsın! İşte o sinemalarda seyrettiğiniz meşhur filmler hep bu mekânlardan çıktı."Yücel Bey:- Önce bu dünyaya alışman ve kabullenmen lazım! Başka şansımız yok! Film yaptığınız müddetçe bu mekânlara ve bu insanlara ihtiyacınız olacak.- Boş ver burasını, diğerlerine bakalım!- Şaka yapmıyorum! Olanı olmayanı hepsi bu!- Desene yandık!- M

"Sen hayallerine devam et!.."

Yeniden başımı kaldırdım, hani derler ya "alıcı gözüyle" bir daha etrafa şöyle bir göz attım.Hayal kırıklığımı anlayan kurt yönetmen:- Şaşırdın, değil mi Gözünüzde büyüttüğünüz ve de çok muhteşem o ışıltılı, emsalsiz yer "burası olamaz, olmamalı" diyorsunuz! Boşuna başka yer bekleme, hakikat bu!- Ne dedin Allah Allah! Lâ havle!- Gayet açık söyledim

"İşte herkesin pek merak ettiği o 'tılsımlı' yer!.."

Erzurum'un bir dağ köyünden çıkıp sosyetenin kalbi Yeşilçam'a gelmek bu devir insanlarına göre olacak şey değildi.Karşımda "Yeşilçam Figüranlar Kıraathanesi" levhasını görünce gayriihtiyari dikkat kesildim. Kahvehanenin içi gibi dışı da doluydu. Önüne dizilen tahta tabureleri, tavla oynanan demir ayaklı küçük masaları ve her biri bir fenomen oyuncu

Sıra ve sınıf arkadaşlarımla yaşadıklarımı düşündüm...

"Erzurum'u, Narman'ı, Gümüşhane'yibirdaha görmek ya kısmet" diye iç çekiyor, hatıralarımı kalbimin en güzel yerine gömüyordum.Elimi yüzümü yıkadım, yakındaki kayanın üzerine çıktım. Harşit Vadisine doğru bakınca bağ ve bahçelerde çalışanları, kuşburnu toplayanları gördüm, efkârlandım. Derinliğin içinde şehir tam görünmüyor olsa da aklım fikrim oral

Gençlikte gezdiğim yerleri, yetişkin olarak dolaştım...

Derin hissiyat içinde gözümün yaşlarını elimin tersi ile silerek nice hatıralarımın yaşandığı sınıftan çıktım.Sert esen rüzgârın pencereyi açmasıyla düşüncelerimden ve daldığım hayal âleminden uyandım. Ne kadar dolaştım tam bilmiyorum. Çay bahçesinde çocukların beklediğini bildiğimden diken üzerinde duruyordum zaten. Pencereyi kapatırken o gün hept

"Unutmayın ki bu dünya etme bulma dünyasıdır!.."

Mümin Hoca tebessüm etmişti: "Ben bunu anlatarak Yahudilerin nasıl nev'i şahsına münhasır bir millet olduklarını görmenizi istemiştim."Haham, bu sefer daha ciddileşmiş; "Seni baştan ikaz ettim! Bu kafayla Tevrat'ı kavrayamazsın! Tevrat'ı anlamak için her ihtimali düşünmelisin!" diye böbürlenmiş, muhatabını aşağılamış.Papaz da inat mı inat biriymiş,

Bütün talebelik hayatımıyeniden yaşıyor gibiydim

Fizikçimiz Mümin Hoca"Bakın aklıma ne geldi arkadaşlar" der, gündemle alakalı mühim bir meseleye ışık tutacakhikâyeler anlatırdı.Aldığım cesaretle, elimle koymuşum gibi 1D 2B, 3A sınıflarına girdim. Şimdiki karşılığı 9D, 10B, 11A.İç dizaynları farklı olsa da pencereler, kapı, yazı tahtası, sıralar yine aynı yerdeydi. Mezun olduğum 3A sınıfından içe

Memleket havası bir başkaoluyor, insan çokrahatlıyor

Biraz enerji toplamak, sıla-i rahim yapmak için memleketim Erzurum'a gidip İstanbul'un stres ve sıkıntılarından uzaklaşmak istiyordum.Sene, 19 Şubat 1989. Yeni kurulan hususi kanal TGRT ailesinin bir ferdi olmakla iftihar ediyorum. Yakında tarihîfilmlere başlayacağımızın haberini almış pek heyecanlanmıştım. Biraz enerji toplamak, sıla-i rahim yapma

Aracını park ettiği yere gelince şaşkına dönmüşadamcağız!..

"Komşum Ramiz Efendi de gazeteabonelerden... Bu yaz makinesine bir parça lazım olmuş, arabasına atlayarak Perşembe Pazarına gitmiş..."Arabayı çalıştırır çalıştırmaz, kurulu bir saat gibi başladı anlatmaya:- Komşum Ramiz Efendi var. O da gazeteye abonelerden biri. Bu yaz makinesine bir parça lazım olmuş, arabasına atlayarak Perşembe Pazarına gitmiş.

"Kokusunu bile özledim; artık gazetem de eve gelsin..."

Bütün heyecanıyla çırağa döndü "Evlat, gazeteci beye duyuracağım şeyi duyurdum, hadi çıkıyoruz, devamını arabada anlatırım" dedi...İçeri girdiğimden beri makinaları durdurmuş, bütün vaktini anlatacağı o mühim "sırra" ayırmıştı. Hürriyetim onun elindeydi. İstesem de aksi bir şey yapamıyor, bir dediğini iki edemiyordum. Ruhaniyetin büyülü, tılsımını