Ragıp Karadayı

Türkiye

Verdiğimcevabagözleri yaşaracak kadar güldü!

Elimde olmadan geri çekildim, pencerenin önüne gittim. Orada kendimi emniyette hissediyordum nedense.Söylediklerimden bir şey anlamayınca açıklama yapmak zorunda kaldımkıza:- Bizim evimiz de burası, mektebimiz de Başka yerimiz yok, malumunuz.- Arkadaşların gezip eğleniyor ama!- Herkesin sevinme şekli, eğlenme tarzı farklı. Ben sınıfımda da mesut ve

"Sınıfta yalnız olduğumu nasıl duymuştu bu kız"

"Bunda bir şey vardı ama ne" diyerek biraz daha oyalandım. Dışarı çıkmak için bir bahane de bulamıyordum.Erkekler kızlarla konuşmak için türlü bahaneler uydurmaya çalışırken ben tabiatım icabı hiç alâkadar olmazdım. Hem zaten utangaç da sayılırdım. Hele kızlara karşı elimde olmadan mesafe koyuyor, her yönüyle yakın olmaktan imtina ediyordum.Bu sını

Birkaç ay sonrasının maaşlı muallimigörüyordum kendimi

Hüzünlendim. Sene boyunca oturduğum sıramın raflarını karıştırdım, unuttuğum bir şey var mı diye. Tahtaya resimler çizdim...Daha düne kadar talebelerle dolup taşan sınıf şimdiden boynu bükük, garip ve ıssız kalmıştı. Tebeşir tozlu duvarlar çoktan ayrılık hikâyeleri fısıldamaya başlamışlardı...Hüzünlendim. Sene boyunca oturduğum sıramın raflarını ka

Bu saatte ne olmuştu dakadınlar evimize gelmişti

Benden saklananın ne olduğunu merak ediyorken kulaklarım da içerİden gelen konuşmalardaydı.Hayretler içinde sordum:"Ne, Annem mi Anneme ne oldu""Annene bir şey olmadı da içeri hep kadın dolu."Korkmaya başladım. Bu saatte ne olmuştu da kadınlar evimize gelmişti"Yoksa Nineciğime mi""Yok yok kimseye bir şey olmadı...""Ya ne var Abla"Benden saklananın

Zor olsa da köye varmıştık...

Bembeyaz bir kayanın belli belirsiz hayali gibi görünen imam evinin cılız ışıklarını gördüm.Kahvenin sahibi baktı olacak gibi değil, sobaya birkaç parça "kerme" attıktan sonra; "Çocuklar sizleri anlıyorum. Analarınız bekliyor ve tatilinizi ziyan etmek istemiyorsunuz. Biz ne hâliniz varsa görün deyip sizleri serbest bırakırsak olacaklardan vicdan az

Anlaşılmaz sesler, bağrışmalar dışında kimseyi göremiyordum!

Üzüntüsü had safhadaydı şoförümüzün. Yolun kenarındaki kayanın yanında, ellerini ceplerine koymuş, çaresiz ağlıyordu.Birkaç takla attıktan sonra ancak durabildik. Koltukların arasına düşmüştüm. Otobüsün her tarafı parçalanmış, açılmıştı, tavandan kesif kar yağışı görünüyordu. Elimi yüzümü yokladım, ellerim kanlandı ama aklım başımdaydı. Çabuk topar

"Bekle Erzurum, bekle Narman ben, geliyorum"

Arkadaşların canhıraş bağrışmalarıyla uyandım. Ne olduğunu anlamaya çalışırken pencereden baktım. Korkunç bir uçurumun ucundayız!Gümüşhane, bir vâdi içinde... Yerin gökle birleşmiş gibi göründüğü ufuk hattına bakabilmek için başını yukarı kaldırmak mecburiyetindeydin. Ben de öyle yapıp etrafa şöyle bir bakayım dedim. Her taraf alabildiğine kar, tip

Hocalarımın bile bana gıptayla baktığını hissediyordum...

Hem duâ, hem sistemli çalışmam boşa gitmedi, kısa zamanda mektebin en iyi talebelerinden biri oldum...Çocuk aklımla eski günlerimi, bir de yeni durumu düşünüyor Allahü teâlâya hamd ediyordum. Çünkü artık yattığım yerde kovada su donmuyor, buz kesilmiş ekmek peynir yemiyor ve sel sularında boğulma tehlikesi ile karşılaşmıyordum."Bu imkânlarda, bu gü

Bana, kırmadan, incitmeden nasihatleryapardı ninem...

"İçimdeki -sebebini bilmediğim- sıkıntıyı atmam lazım! Güzel şeyler düşünmeliyim" dedim. Anacığımı, babacığımı, kardeşlerimi düşündüm...Hafif sisler içinde yükselen, kurşuni binaların belli belirsiz hayâline takıldım. Kaç senedir Gümüşhane'nin hâkim yerinden birini süsleyen bu eğitim yuvası; açıldığı ilk gün gibi hâlâ Anadolu'nun muhtelif köy ve ka

Daha dün gibiydi imtihana girişim, Gümüşhane'ye gelişim...

Muallim Mektebi hayatımız hızlı başladı. Günler, haftalar aylar derken şubat tatili geldi çattı. Zaman nasıl da çabuk geçmişti.Anadolu'nun muhtelif şehirlerinden ve bilhassa Erzurum'dan gelen biz tazelere kol kanat gerecek bu tarihî şehir, ikinci asli vatanımız olarak hafızalarımıza kazınmıştı şimdiden.Sıralanmış nefer gibi göğe dağlar,Yükselir Kuş