"Sen hayallerine devam et!.."

Yeniden başımı kaldırdım, hani derler ya "alıcı gözüyle" bir daha etrafa şöyle bir göz attım.

Hayal kırıklığımı anlayan kurt yönetmen:

- Şaşırdın, değil mi Gözünüzde büyüttüğünüz ve de çok muhteşem o ışıltılı, emsalsiz yer "burası olamaz, olmamalı" diyorsunuz! Boşuna başka yer bekleme, hakikat bu!

- Ne dedin Allah Allah! Lâ havle!

- Gayet açık söyledim! Gizli saklı bir şey de yok! Neyse bu gördüklerin!

- !!!

Yeniden başımı kaldırdım, hani derler ya "alıcı gözüyle" bir daha etrafa şöyle bir göz attım. Kirli, eski binaların çevrelediği bakımsız bir yerden maada bir şey göremedim.

- Helâl olsun Yücel Bey! Benimle dalga geçiyorsun demek! Doğrusu sana yakıştıramadım! Bu izbeliği gösterdikten sonra hakiki Yeşilçam'a gideceğiz herhâlde.

- Sen hayallerine devam et! Benden bu kadar! Anadolu'dan gelen herkesteki ruh hâli... hep böylesiniz maalesef!

- Boşuna uğraşma, bana kül yutturamasın Yücel Bey!

- Kül mü yutarsın, hava mı Onu bunu bilmem! Bildiğim tek şey Yeşilçam dedikleri yer burası! Başka bir alternatifi de yok!

Cümlesini zor tamamladı. O, nev-i şahsına münhasır tavrıyla katıla katıla gülmeye başladı. Konuşacak, lâkin kendini toparlayamıyordu. Kelimeler boğazına tıkanıyordu sanki. Ben ise hâlâ:

- Geç efendim, geç! Köylüyüz ama neyi aradığımızı da biliyoruz. Burası orası değil, olamaz da zaten! Benim bu şaşkın hâlimle bakıp keyifleniyorsun! Dediğim dedik! Burası Yeşilçam o-la-maz!

Suda yüzer kayıklar,

Çalkalanır yayıklar,

Kendini bir şey sanan,

Artist diye sayıklar!

Neden sonra gülmekten gözlerine biriken yaşları silerek: