Osman ZENGİN

Yeni Asya

İsmail Yeken'e rahmetler diliyorum

70'li senelerdeki talebelik günlerimiz bir başkaydı.Siyasete, bugünkü gibi çok fazla rağbet yoktu. Ve bizler, o günlerin talebeleri, öz kardeşten daha yakın bir muhabbet fedâisi idik. İşte, o günlerden, talebelik arkadaşlarımızdan İsmail Yeken de, âhiret yolculuğuna çıktı. İsmail kardeşimiz, aslen Karslı olup, Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesinde (

"Bugün gazetemizde resmi ilân yoktur!"

Evet, bu anonsu, neredeyse üç seneye doğru giden bir zamandır, Yeni Asya gazetemizde görüyorsunuz. "Bugün gazetemizde resmi ilân yoktur!"Öyle mi Bak heleeee... Demek öyle. Devlet idâresini elinde bulunduran beyler, herhâlde o makamları, mevkiileri, babalarından miras kaldı zannediyorlar. Galiba devleti, devletin malını, mülkünü, babalarının malı ve

Haliddin Başaran Ağabey

Çanakkale denildiği zaman ilk akla gelen isimlerden biriydi Haliddin Başaran Ağabey. Tabii, Çanakkale'de; Sadi Karımık, Taceddin Demir, Ramazan Durgun, Hüseyin Çankırı da tanıdığımız isimler. Ama Haliddin Ağabeyin hâli başka idi.Hakikatten de, ehl-i hizmet, mübarek, istikametli bir ağabeyimizdi. Çanakkale'ye her gidişimizde yanına uğrar, nalburiye

Mahmut Katı kardeşimize rahmetler dileriz

70'li senelerde, Ankara'daki talebelik arkadaşlarımızdandı. Aslen Aksaraylı idi. Talebelik zamanında da son zamanında da hep değişmeyen karakteri vardı. Sessiz, mübarek ve ihlâslı idi.Mezuniyetten ve Ankara'dan ayrıldıktan sonra, bir iki defa görüşmüştük. En son, takriben yirmi sene kadar evvel bir prof. ağabeyimizin muayenesinde karşılaşmış ve bir

Ey Salim! Ey zâlim, ayağa kalk!

Tabiî kalkabilirsen Cehennem zebânîlerinin elinden, Menderes'in ah u feryadından, figânından, bedduasından kurtulabilirsenEvet, Türkiye Cumhuriyeti'nin, ilk hâin ve alçak ihtilâlinden bahsettiğimizi anlamışsınızdır. Altmış iki sene evvel, yine böyle güzel bir bahar gününde, dünyayı, dünyamızı karartıp, kara kışa çeviren zâlim kan içicilerden, onlar

Ankara'nın büyük felâketi: YIBA yangını

Geçen sene, Ankara'nın iki büyük felâketini yazmış ve günü gelince de, bir başka felâket olan "YIBA yangınını" yazmayı plânlamıştım.Fakat seyahatte olduğumdan, gününü kaçırdım. Çok geçmeden yazalım istedik. O günü de, hiç unutmuyorum. Hafızamda hâlâ yeri var. 12 Mayıs 1978 tarihi, Türkiye'nin en karanlık günlerinden biri. Hükümette, haksız ve müker

Devletin malı deniz... ve burası dar-ul harbtir

Bizim gençlik senelerimiz, hakikatten çok mücadelelerle geçmiştir. Bizler şükür, Nur talebeleriydik. Elimizde Kur'an'a istinad eden sağlam deliller vardı. Yâni anlayacağınız muvazenemiz sağlamdı.Ve o ölçüler gözlüğü ile her hadiseye baktığımızdan, şükürler olsun, hata yapmadan bu günlere kadar gelebildik. Bunun en bâriz misâli, yarım asrı mütecâviz

Reis Bey!

Bu "reis bey", bildiğiniz reis beylerden değil. Bu, Necib Fazıl'ın bir tiyatro eserinin ismi. Sonradan sinemaya da tatbik edilmiş ve ben bunu, otuz küsûr sene evvel, TV'de seyretmiştim. Filmin mevzuu, tam da bugünlerde çok muhtaç ve lâzım olunan, ADALET üzerineRahmetli Yücel Çakmaklı'nın yanında yetişen, Mesut Uçakan'ın eseri olan bu filmin başrolü

Akaryakıt pompacısı emniyet âmiri

Polis Hasan, o gün, şehir merkezine kırk kilometre uzaklıktaki bir beldedeki işini hâlletmek için izin almıştı. Akşama yakın işini bitirmiş, şehir merkezine dönüyordu.Bir ara, akaryakıt ibresine baktı, şehre kadar ya götürür, ya götürmezdi. İçinden; "biraz mazot alayım, nolur nolmaz" dedi. Ve kendi kendine söylenmeye devam etti: "Hele şuraya bak ya

Sevim Ablamıza rahmet duasıyla

Şu Nur cemaati içerisinde öyle kimseler var ki maşâallah, ailece, bu nur yolunun yolcusudurlar.Ömer Tuncay Ağabeyimizi ekserimiz tanır. Hele de Ankara'da talebe olan veya çalışan, yolu düşenlerin çoğu tanır. Hâni, rahmetli Bayram Yüksel Ağabeyin babasından vakıf olarak isteyip de Ankara'ya götürdüğü Ömer Abiyi... Gerek Ömer Abi ve gerekse bir kaç s