Mahmut Katı kardeşimize rahmetler dileriz

70'li senelerde, Ankara'daki talebelik arkadaşlarımızdandı. Aslen Aksaraylı idi. Talebelik zamanında da son zamanında da hep değişmeyen karakteri vardı. Sessiz, mübarek ve ihlâslı idi.Mezuniyetten ve Ankara'dan ayrıldıktan sonra, bir iki defa görüşmüştük. En son, takriben yirmi sene kadar evvel bir prof. ağabeyimizin muayenesinde karşılaşmış ve bir diyalogumuz olmuştu, onu hiç unutmuyorum. Bu anlatacağım, aslında onun mübarekliğine ve nasıl bir şahsiyet sahibi ve ihlâsına güzel bir misâldir. Yirmi sene kadar evvel, bir arkadaşla, bahsettiğim prof. zatın yanına gitmiştik. Onlar iki kişi idi. İki kişi daha bekliyordu. Onların biri de psikiyatristmiş. O da içeri girmek için bekliyordu. Biraz telâşeli ve aceleci tavırla, bizden önce içeri girdi. Mahmud ile epeydir görüşmüyorduk. Ben onun dâhiliye mütehassısı olduğunu zannediyordum. İçeri giren psikiyatristin tavırlarından dolayı, "Ya Mahmud biliyorsun, bu psikiyatristlerin bazısı uğraştığı hastalardan dolayı, biraz 'üzüm üzüme baka baka kararır' misâli onların da bir iki tahtası eksik oluyor" diye, lâtife yaptım. Mübarek, kafa salladı, güldü. Bizden sonra sıra onlara geldi, girdiler. Benim yanımdaki Dr. arkadaş bana "Ya Osman, sen ne yaptın" dedi. "Ne oldu" deyince, "sen, Mahmud'un psikiyatrist olduğunu bilmiyor muydun" deyince, bende şimşekler çaktı. "Ya, o dâhiliyeci değil mi"