Ömer Erdem

Karar

Enis Batur'a Mektup

Enis bey merhaba. Birkaç kez birlikte çalışma fırsatımız oldu. Bir süre televizyonda sonrasında da yayınevinde. Her ikisi de şanstı benim için. İnsan hep bir şey öğrenir sizden. Öğretir gibi değil de öylesine, olayın, hayatın içinde yaşarken olur bu. Belki unuttunuz. Bir ara ben de filtresiz Palmall tutkunuydum. Sizinkinin yanında benimkisi heves s

Tekrarın haksızlığı

Toplumsal ilişkilerde tekrar bir dizi hastalığın belirtisidir. Güzel, iyi, değerli ve doğal olan hemen her şeyde görülen tekrar bir yenilik belirtisi olduğu halde toplumsal ilişkilerdeki tekrar neden bir kötülük ve donukluk karakteri taşır Güzel mesela kendisini ortaya koyarken herhangi bir hesap yapmaz. Yapmaya kalkıştığında hemen çiğleşip değerde

Parasız yapılan büyük işlerin gücü üstüne

İnsanın imtihanı kadar felaketi güç ve parayladır. Ne para ne de güç insana mutlak huzur getirir. Para yapaydır, güç, geçici ve aldatıcı. Hatta zehirleyici. Çok para ve gerektiğinden fazla güç başkalarının hakkının elinden alınması demektir. İş yapmak uğruna makul gereklilikten öte işlevi olmayan para gibi modern zamanlarda hayatın akışını belli bi

Aslında neyi konuşuruz

Sözün olgudan olaya kaydığı yerde değer erozyonu da yaşanır. Olay doğası gereği tek bir açıdan görülüp anlatılamaz. Olgusal bakış, olaydaki mümkün bütün açıları anlatıcının insiyatifine bırakmadan sağduyunun korumasına teslim etme derecesidir. Olayın tecrübesi yoktur fakat olgu tecrübenin ipeğiyle dokunmuştur. Türkiye'de mesela şiir üzerine konuşma

Yaşayıp giderken bitmeyen şeyler

Yaşamanın değerini kimse inkar edemez. Bütün canlılardaki ortak haldir yaşamaya bağlılık. Canlılar içinde ileriye doğru yaşarken geriyi hatırlama en çok insana özgü bir durum. Acı da belki buradan doğar. Fakat yaşamanın değeri acıyla ölçülemez. İnsan ne denli derinden idrak ederse bir varlık olduğunu o denli de yaşamaya bağlanır. Yaşama sevinci bir

Osmanlı'da hukuk ve devlet

Değerli tarihçi Carter Vaughn Findley, 'Osmanlı İmparatorluğunda Hukuk ve Devlet' eserinde bir Osmanlı vatandaşı olan Mouradgea d'Ohsson'un 18. Yüzyıl Avrupa ve Osmanlı ilişkilerini hızlandırıp gerçeğe bağlı bilgilerin edinilebilmesi için hazırladığı meşhur Tableau General ( Osmanlı İmparatorluğunun Genel Tablosu) kitabının detaylarının peşine düşe

Davulu beklerken

Refik Halit Karay Osmanlı ve davulu kuruluş ve yıkılışla ilişkilendirir. 'Davulla kurulup davulla yıkılmıştır Osmanlı' onun yorumuna göre. Pek çok tarihi anlatı, sembol ve bilgiye bağlı kalınarak geliştirilen bu yorumun düşünmeye imkan veren uçları var. Fakat vaktiyle hayatımıza bu denli sokulmuş bir saza zamanla nesne muamelesi yapmak da bizim tuh

Dişçiyi çağırdım

Gece yarısı dişçiyi aradım. Gel artık, dedim, beş yıldır süren bu ağrı dinmiyor. Çürük iyice dibe indi. Uyku düzenim bozuldu. Her sabah ağzımın içinde karanlık bir çukurla uyanıyorum. Yüz binlik ordular gibi teçhizatlı dişçi önce bir miktar ağrı kesici göndermeyi önerdi. Yok yok, dedim. Bu beş yılı maharetli kerpeteninle çekip çıkar. Yoksa dilim ba

O gün...

Hep bir o gün vardır bir yerlerde fakat herkesin o günü başkadır. Ondan kastın tam olarak ne olduğu ve nerede başlayıp nereye dek uzandığı da duruma göre değişir. Bir dil atomudur adeta parçalanması hiç bitmeyen. Leyla'nın bahçesindeki aşk çölü desen ona Mecnun'un bağında yeşermiş ayrılık üzümü desen ona benzer. O ve gün kelimeleri yan yana gelerek

Orada burada şuradaOnunla bununla şununla

Kültürü elinden alınmış bir dünyaya yeni bir hava getirmek öyle kolay değil. Modern zamanların parçalayıcı etkisi o denli yaygın gerçekleşmiş durumda ki neyin nereden toparlanacağı da belirsiz. Minimal olanın niteliği ile ferdi olanın özgünlüğü ister istemez bir korunma gerekçesi yanında karakter görüntüsü de kazanır bu tabloda. Herkesin kendi düny