Ömer Erdem

Karar

Uyku çiçeğini kim kırdı ya da ebedi bahar

Mısır Çarşısı'nın Yeni Cami yüzüne bakan tarafındaki tohumcu, fideci ve çiçekçileri dikkatle geziyorum. Kimseye bir şey sormadan onunla buluşup sessizce hemen ayrılma niyetindeyim. Ne zamandan beri tohumcular burada bilmiyorum. Hemen her şeyi geçmişe de muzipçe bağlamaktan geri duramayan zihnim Osmanlı'ya son 'tohumunu' bağışlayıp soy kurumasını ön

'Silinmiş el yazısı' ya da Büyük Boşluk Oteli

Cevdet Karal'ın son şiir kitabı 'Büyük Boşluk Oteli' çok yönlü okumaya imkan veren teatral yapısıyla daha bir öne çıkıyor. Hatta, müzik yönünden bakıldığında 'oda müziği' formuna sığdırılmış çok sazlı bir gösteri diye de yorumlanabilir. Perde arası olmayan, dekorsuz, tek oyunculu modern bir tiyatro bile denilse haksızlık sayılmaz. Karal'ın sinemato

'Boz yer ile gök atlasın arasında'

Ahmet Büke, Kırmızı Buğday romanı vesilesiyle edebiyat ortamımıza bazı önemli konuları hatırlatıyor. Yazarın özgürlüğü bir metinde ne denli atbaşı giderse metinden okura yayılan etki o ölçüde güçlü oluyor. Çanakkale ile Kurtuluş Savaşı arasında yaşadığımız toplumsal kıyam nicedir edebiyatın da eğildiği meseleler arasında. Hamaset ile duygusal kıyım

Sonsuzun dili, ya da dağ, zeytin ve asmalar

Kaç kez gelmişti bu şehre. Bir gece depremin yanardağ benzeri ejderha ağzı yutmamıştı henüz pek çok şeyi. Hatırlamaya çalıştı. Neredeyse otuz yıl önceydi. Kışın ağzında buğulu bir eski zaman kulübesi kendi kandilinin ışığında dinleniyordu burada. Mütevazıydı zaman. Gözler, yüzler, sözler fakat asıl insana kader perdeliği yapan çarşılar içe işliyord

Bir anlık hayatlar

Hemen her şeyin zorlu ve çok uzun sürdüğü fakat hayatın bir anlık değer taşıdığı bitimsiz döngüde sürükleniyoruz durmadan. Çok çok, bitimsiz ve ölçüsüz onca sözün arasında sıkışıp kalıyor hakikatin kısacık cümlesi. Dün çabuk eskiyip bugün yokmuşçasına yaşanırken gelecek kopkoyu bir sisin içinde dağılıp gidiyor. Tuzu kurular, aklı her yere erenler,

Ben nerede durayım ya da alnımda bir siperlik

'Taraf olmayan bertaraf olur diye' içimize sokulmuş eski fakat işlek bir söz var. Taraf olmanın sadece nimetlerini değil güven getiriciliğini de saya saya bitiremezler bu söze bağlananlar. 'Bakın, böyle olmasaydık savrulur giderdik, kimse de bizi bulamazdı kaybolduğumuz yerde.' Hayattaki her söz gibi 'taraf olmayan bertaraf olur'un da rahatlatıcı,

Sırrı Süreyya Önder'in kalbine doğru batan

Sırrı Süreyya Önder ile yollarımız hiç kesişmedi. İlgi ve çevre ortaklıklarına rağmen kısmet olmadı yüz yüze tanışıklık. Fakat onun yazdığı her yazıyı yaptığı her konuşmayı özellikle takip ettim. Her şeye meraklı insan bol bulunur fakat el attığı işte mahir az insan vardır. Hele bizde şöhret bir süre sonra sürpriz ve yaratıcılığını yitirip tekrarın

Geçmiş gelmeyecek günler ya da Sıpa Kulağı

Bakmayın siz ona 'sıpa kulağı' dememe. Gerçekten böyle bir çiçek var mıydı yoksa tatlı tatlı ben mi uydurdum önemli değil. Sonunda dilimizde sıpa, tatlı, sevimli, zıpır manasıyla da kullanılır. Onu öteden beri bilirim hatta meftunluğum derindedir başka. Sonradan depreşen nice tutkunun kökünde geçmiş ve gelmeyecek günler barınır ve biz onların hatrı

Fanustaki okyanus

M. Kayahan Özgül yazdığı hemen her incelemeyi merakla okuduğum bir yazar, akademisyen. Tanzimatla başlayan başlatılan, yeni, çağdaş, batılı, modern edebiyatımızın köklerine dair dikkatleri, bu konudaki soruları yanında önerileri özellikle önemli. Meselelerin duygusal ve politik kolaycılığına kaçmadan, ilmi disiplini merkezde tutan, entelektüel biri

Günler yorulurken

Hiç sanmadığınız şeyler görülmeyecek şekilde hayatın içinde can bulup birbirine ulanarak varlık kazanır. Her şeyi bildiğini ve kontrol ettiğini düşünmek bu sebepten bir zayıflık belirtisidir ve çokça kahramanlıklar en çaresiz hale düşmenin sonucunda ortaya çıkar. İnsana düşen en beklenmedik olan için bile tedbir almak onun muhtemel sonuçlarını tahm