Kim güvende
Gelip duvarına çarptığımız zaman bize gösterdi ki insan güvenli değilse hiç kimse ve hiçbir yer güvende değildir. İnsanın tekinsizliğini gidermeden ne akan suyun ne esen rüzgarın ne de uçan kuşun huzuru bakidir. Varsa dünyada bir hüner ilkin her bir insanı güvenli varlığa dönüştürmektir. Doğanın zayıf canlısı olarak insan başta tabiat olayları olmak üzere diğer canlıların tehdidine açıktır şüphesiz fakat bu açıklıkla insanın bir tehdite dönüşmesi arasında dağlar kadar fark vardır. Zayıf olan tedbirli olur fakat tedbir amacına ulaştıktan sonra tehdite dönüşürse felaketin ocağındaki ateş harlanır.
İnsan eninde sonunda kaybettiği bedeni kadar kültürle yaralanmamış benliğine ihtiyaç duyacaktır. Teknolojiyi bir yok edici silah olarak kullanan, tabiatın dengesini bozup bütün moral değerlerin altını oyan başta kapitalizm tanrıları olmak üzere onun güncel paydaşları iyice çıldırmış durumdalar. Parayı elinde tutanın dinine veya dünya görüşüne göre güdülenen gündelik hayat artık normal insan için heyecan verici değil. Yirminci yüzyılın bütün idealleri parçalandı. Satın alınabilirlik ve satılabilirlik ekseninde ilerleyen bir yeni zaman ilahiyatı başta demokrasi olmak üzere görece eşitlikçi kurumların da boğazını sıkıyor. Hak, hukuk dünyanın hiçbir yerinde koruyucu değil. Güvenlik adında bir tehdit lazeri gibi ülkeden ülkeye salınmış gidiyor.
Güvenlik tedbiri hayat ve tabiat bozumuna yöneldiği zamandır ki insanın da mayası bozulur. Her an her yönden bir yok edici gelecek şüphesiyle insan duran ve kımıldanan her şeyi düşman beller. İçinin korkusunu dışardan zırh elbisesiyle donatır yakından ve uzaktan haber alma telaşına kapılır. Çokça da olmayan sesi duyduğunu, yaşamayan varlığı gördüğünü iddia eder. Mitler yanılsamanın tunç heykelleridir ve hayalin kalayıyla durmadan parlatılır. Bir kere mit insanın içine yerleşti mi koloni karakterli bitkiler misali kökten çoğalır, bulunduğu yeri kaplar. Çoğunlukla da zehirli şarmaşıklar halinde gerçeğin bedenini sarar. Gövdeden sarmaşığın sardığı ağaç dışarıdan gür ve yeşil görünür oysa gün be gün özü çekilmektedir. Elinden bir şeyi alınacak diye kitleler korkulu uykulara dalarlar. Karacaoğlan ; 'harami var diye korku salarlar benim ipek yüklü kervanım mı var' derken, maksadı ipek değildir. Başkasının yağmasına uğrayacak değerle işinin olmadığını ilan etmektir derdi. Güvenlik yitireceğin şeyle doğrudan orantılıdır ve dünyada insanı koruyacak şey asla madde olmamıştır.
İnsanın antropolojik öyküsü eski olduğu kadar karmaşık bir konudur lakin bilinen zamanlardan beri açılan kanallar, yükselen surlar, besili atlar, kılıçlı askerler, öldürücü silahlar eski dünyada bir nebze olsun caydırıcılık taşıyordu. İnsan tekin değildi yine. İnsan hiç rahat durmamıştı. Habil ile Kabil çatışmasından bu yana bir şeyler sürekli karşı karşıya gelme trajedisi yaşamıştı. İlahiyatın izahıyla antropolojinin, psikiyatri ile felsefenin izahları da örtüşemiyordu bir türlü üstelik. Göçebelikle yerleşiklik arasındaki kıyasıya rekabete bile dayandıran yorumlar olmuştu bu kavgayı. Barbarlık istenciyle medenilik genetiği anlayacağınız. Fakat gün geldi barbarlık ile medenilik iç içe girdi. Bir tas keçi sütünün doğallığı kalmadı uluslararası ilişkilerde bile.
Güç, güce göre varlık kazanıyordu dünyada ve hayatı güçle tartmaya kalkıştığınızda bir başka güç gelip onu alt edebiliyordu artık. Para gücün ilkel halini soyutladı. İradesini simgeye devretti. Filler, nefir sesleri, davul, ateş, zincir hasılı insanı ürkütecek ne varsa hepsi devreye sokuluyor, yüksek surlu şehirler düşürülüyor uzun menzilde nice ordu telef oluyordu. İnsanın tekinsizliği, belki de yeryüzünde ebedi kaim olmanın korkusu, onu dürtüsel arayışlara yöneltti. Gücü olan zayıfı kırdı. Krallıklar, Firavunlar ve Hükümdarlar durmadan taht değiştirdi. Kralın iktidar istenci kitlenin duygusuyla sarmalandı buradan türlü ilahiyatlar üretildi. Kutsal halklar söylemi baş kutsal krala devredildi. O buyurdu ve buyruğu sonuç getirdikçe kalabalıklar ona tabi oldu. Kralın, Hükümdar veya liderin güvenliği halkla özdeşleştirildi. Nitekim modern savaşlar öncesinde ordunun tam merkezinde bedendeki kalp misali çembere alınan kral- komutan bu düşüncenin sembolüydü. Ne zaman ki merkez dağıldı, kalp atışı durdu onun yerini dalga dalga başka güçler aldı. Patron, başkan, lider, manevi önder, ceo,şef gücüne göre konumlandı.