Ömer Erdem

Karar

Nereye gidelim

Bunca çağrı arasında nereye gidelim diye sormak tuhaf değil mi Ancak şaşkınlar, aklı karışıklar, ne yapacağını kestiremeyen iş bilmezler böyle sorar herhalde! Ses istasyonları, mağaza vitrinleri, şık kafeler, dünyanın bütün tatlarını getirdikleri iddiasıyla dolup taşan lezzet durakları, yemek yarışmaları, baldır dolu ekranlar, hafta sonu kendine bi

Schadenfreude...

Başkasının başına herhangi bir kötülük geldiğinde yaşanan sevinç diye açıklanıyor 'schadenfreude' kelimesi Almanca'da.. Anlamlandırma, insan dışındaki varlıkların başına kötü bir şey geldiğinde de aynı anlamı taşıyor mu yeterince açık değil. Hatta yaşanan sevinç açığa vurulduğunda mı yoksa dışa yansıdığında mı geçerli burası da muğlak. Ne var ki ge

İyilik ya da oluş hakkı...

Bazı zamanlar kendimi bedenimden geçen bir ırmağın sonsuz akışında buluyorum. Ne yöne aktığı önemli değil. Debisi kadar hızına teslim olmak bana 'iyi' geliyor. Bu bedenimin rahatlamak için yarattığı bir oyun mu o da önemli değil. Kıvrılışları kadar akışının hızlanışını hissediyorum. Onun hallerine göre atışının değişiyor nabzımın. Bazen ölüm derece

Oleg Grabar evreni

Bir dinin doğuşuyla yayıldığı coğrafyalara yansıyan kültür ve sanat görünümleri aynı zamanda örtüşmez. Yeni din kendisinden öncekilerle ayrışıp onlardan arındıkça vardır. Her ne kadar İslam, bütün hak dinlerin ruhunu mecz ettiğini duyurarak geliyor olsa bile artık ne Hıristiyanlık ne de Museviliktir. Fakat kültür, doğası gereği almaşık ve geçişkend

Şair ve galeta...

Her devrin her yazarın kendisine göre halleri var. Ev halleri başka, iş halleri başka, yeme içme halleri desen bambaşka. Yahya Kemal'in sofra hallerini biraz da acımasızca anlatanlar ne dereceye kadar gerçeğe bağlıdırlar şüpheli. Ahmet Haşim'in bu dünyadan ayrılışını hızlandıran dolma tepsileri ise dilden dile dolaşır. Yemek içmek denilince gerçi k

Alors restez negre! Veya zenci kalınız!

Meşhur mareşal Mac Mahon bir gün Metz'de garnizonu teftiş ediyormuş; her subayın önünde biraz duruyor, elini sıkıyor, gönül alıcı birkaç laf edip ayrılıyormuş; bir subayın elini sıkmış birkaç kelime söylemek için kafasını kaldırıp da karşısında Fransız üniforması içinde kuzguni bir Arap görünce, o kadar pembe beyaz Fransız arasında bu Araba rastlam

Gerçek ve simge...

Dünyanın neresinde ve hangi gerekçeye dayanırsa dayansın bütün militarist adımlar şiddete meyillidir ve insanın itibari değerlerinin üzerinden hınçla geçer. Savaşın yaşandığı yerde kadınlar ve çocuklar sadece acı çekmekle kalmazlar, güçler arası çatışmanın simgesi de yapılırlar. Çocuk, toplumun masumluk kadar geleceğini temsil ederken kadın çok dah

Vasıf'ın bir beyti üzerine fuzuli düşünceler

Zevkine varamadığımız sürece Doğu ebedi yüktür. Onu zevk kılan ise zaman denilen güzelin ölümsüz şiiri olmalı. Her kültür ve dil kendi meşrebince parlayıp durdu Doğu'nun uçsuz bucaksız sınırlarında. Çin ve Hint kadar neredeyse eskiden de eski uygarlıkların izleri hala büyük yekun tutuyor insanlık adına. Bize, Anadolu'ya yaklaştıkça Farsça ve Arapça

Karşıtını icat etmek...

Kurt, tabiatta hiçbir zaman suyun üst kısmında durup aşağıda bekleyen kuzuya 'suyumu bulandırıyorsun' demez. Çünkü bunu iddia etmek gerekçe yaratmaktır fakat insan dışındaki canlılar arasında gerekçe olgusu yoktur. Kurt kuzuyu ele geçirdiğinde doğası gereği onu midesine indirmek ister. Doğrudanlık gerçekli doğallıktır tabiatta. Kuzu da otlarken ağz

Nereden geliriz

Yahya Kemal'in 'Üsküp ki Şardağı'nda devamıydı Bursa'nın' mısraı iklim denilen kültürel sürekliliğin güneş misali devamlı parlayan berraklığına dair söylenmiş en nitelikli yorumlardan birisidir. İki dağ arasında görsel olduğu kadar (Uludağ- Şardağları) imgesel yüceliği de vurgulayan bu mısra her ne kadar bir kopuşun ardından hasret hissiyle söylenm