Mustafa Kutlu

Yeni Şafak

Öğretmenim

Dedem taşrada küçük bir Osmanlı memuru imiş. Hem hattat hem de musikişinas olduğu söylendi. Kendisinden bize intikal eden bir şey kalmamış. Savaşlar, kırımlar, kıtlıklar, seferberlik o nesli bitirmiştir.Babam rüştiye tahsili yapmış. Bende küçük bir defteri var. Rika ile yazılı. Demek ki onun da kabiliyeti varmış. Babamı çok küçük yaşta kaybettim. Ö

Sarnıçlara dönmek

Bu kış ülkemize ve bilhassa İstanbul'a çok kar yağdı. Kar bereket demektir.Ancak şurası unutulmamalı: Ülkemiz iklim değişikliklerinden en çok etkilenecek olan Akdeniz kuşağındadır. Bu demektir ki "kuraklığa" hazır olmalıyız.Su üzerine çok yazı yazdım.Bunlardan dördü "Vitrinde Olmak" (Dergâh Yay., 2015) kitabındadır. Ancak bu yazılar oldukça eskidir

Başımıza örülen çorap

Tahta kaşık yapan bir ustayı düşünün. Bir haftada yüz kaşık yapıyor diyelim. Bir kaşık makinası aynı sürede milyonla kaşık üretir.Bu kadar kaşığı ne yapacağız demeyin. O âlet "kapitalist" zihniyetin eseridir. İhtiyacınız olmasa da kaşıkları size satar. Bu yolda pazarlama, moda, reklam birer uzmanlık alanı olarak çalışmaktadır.Şirketler (sermaye) bi

Kıssa ile rüya

Ben rahmetli Nurettin Topçu'nun "Hareket" dergisi çevresinde yetiştim. Bu çevre yönünü Batı'dan ziyade "bu topraklar"a çevirmişti.Bu sebeple geleneğe ilgi duydum, eski edebiyat ve sanatımıza baktım. Edebiyat, musiki, mimarî, hat ve tezhib. Bunların hepsi sanatın sembolik dilini kullanıyor ve dilin temeli Kur'an-ı Kerim'e dayanıyordu."Tasavvuf" semb

Tarıma bir rol model

Bu sene bir istatistik yayımlandı. Tarımda çalışanların yaş ortalaması 58-60 imiş.Tarımda çalışan gençlerin oranı ise 5 civarında.Gıda sektörü savunma sanayii kadar önemlidir deniliyor. Bu durumda ülkemizin tarımı S.O.S. veriyor demektir.Çok bilmişler hemen "efendim tarımda nüfusa gerek yok, her işi makinalar yapıyor" diyecektir. Ancak kazın ayağı

Metin Erksan'la ''Medine Müdafaası''

Dergi fikriyatıma ve hissiyatıma uygun idi. O yıllarda Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde okuyordum.Bir yıl sonra dergiyi çıkaran Ezel Erverdi ile Prof. Dr. Orhan Okay'ın (O yıllarda Dr. idi) odasında tanıştım. 57 yıldır ayrılmadık, arkadaşız.Ezel 1969'da Halit Refiğ, ardından Metin Erksan ve Kemal Tahir ile tanışmış. Sinema konusu

Ten yükü

İkinci şiir "Derviş"te mesele anlaşılıyor.Yunus gibi "sen derviş olamazsın" diyor, ancak "Ten yükünün sarhoş tellalı" olabilirsin. Gerçek bir "derviş" olmak istersen "ser"inden vazgeçeceksin. Şair daha ilerideki şiirlerinden birinde de "şeyh"in nasıl olması gerektiğini anlatıyor.Şairin "Açmasını beklediğin çiçek Geçiyor kimse görmüyor" gibi güzel

Tek başına

Kastamonu'nun boşalan köylerinde tek başına kalmış yaşlı erkekleri anlatıyor. Ailesi, çocukları İstanbul'da. Çok ısrar etmişler sen de gel, diye ama o doğup büyüdüğü köyünü bırakamamış.Bu belgesel ülkemiz ve insanımızın yirminci yüzyılda yaşadığı bir büyük dramı dile getiriyor.Asırlardır köylerde tarım toplumunda sürüp gelen hayatın sona ermesi. İn

Kaçıncı bahar

Âhirete inanmayanlar için ölüm kesin bir son, ürkütücü bir âkıbettir.Bu sebeple bu insanlar ölümden bahis açılsın istemezler. Mezarlık kapısına yazılan "Her nefis ölümü tadacaktır" âyetinden korkar, hemen oradan uzaklaşırlar.Günümüzde mezarlıklar şehrin dışına taşındı. Oysa atalarımız ölüleriyle birlikte yaşıyordu. Her caminin, mescidin haziresinde

Dersaadet'in kalbi

İstanbul Üniversitesi'nin temelini oluşturan Dârülfünun, Kütüphâne-i Umumi ve Sahaflar Çarşısı'yla entelektüel hayatı kucaklayan, aydınların devam ettiği Çınaraltı ve Küllük gibi kahvelerle de bambaşka bir cazibe kazanan Beyazıt Meydanı, altın çağını Cumhuriyet devrinin ilk kırk yaşında yaşadı."Yazar "Önsöz"e şu cümle ile başlıyor:"Beyazıt Meydanı