Muhsin Kızılkaya

Haberturk

Bilmek ve ağız tadı!

Yazıya oturdum. Ağzımda pas tadı. Aklımda Attila İlhan'ın "an gelir" şiir Şiiri açtım, tekrar okudum, ağzımdaki tat aynı kaldı. Ben bu yazıyı bir "Mac" bilgisayarda yazıyorum. Biliyorum hepinizin evinde veya işyerinde bu bilgisayarlardan vardır. Bu bilgisayarların amblemi ısırılmış elmadır, ecnebiler "Apple" diyor ona Müslüman camianın son yıllard

Ruh ikizi: Goethe ile Hafız...

Okur yazarını, yazar ikizini arar. Çok az yazar ikiziyle karşılaşır ama. Çünkü her yazar kendini biricik sanır. Ama eğer Goethe kadar alçak gönüllüyseniz, "ruh ikizini" yani Hafız'ı bulmak zor değildir. Dört yüz sene geriye gidersiniz, senden çok uzak bir coğrafyada, ikliminden çok farklı bir iklimde, orada hem de senden "çok yeni" bir halde seni b

Zor sınav!

Öğrenim hayatınız boyunca çok iyi veya berbat geçen unutamadığınız bir sınavınız olmuş mudur bilmem ama benim böyle bir sınavım var. Unutamadığım bir hatıram artık; hiç çıkmıyor aklımdan. İstanbul'da Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin birinci sınıfındayken, bizi Karl Popper'le tanıştırdığı için hayatım boyunca hep minnettar kaldığım hocamız Ahmet Güner

Sağcı, solcu veya Cemil Meriç olmak!

Cemil Meriç, solcuyken sağcı olmadı. O ne sağcılığa ne de solculuğa fazla kıymet biçmedi, ikisini de matah bir şey olarak görmedi. Onu sağcı aydınlardan da solcu aydınlardan da ayıran şey "kendisi" olmasıydı. Bu "kendisi" olmaya daha "havalı" bir isim vermek için de çok uğraşmadı. Kendine "münzevi" dedi, işini biraz daha kolaylaştırdı. Hindistan'ı

Fatih'e "Sezai Karakoç Çeşmesi"

Yeni yılda, İsmet Berkan'ın KARAR Gazetesi'nde çıkan "Dünya dönüyor sen ne dersen de" başlıklı yazısını okuyarak başladım güne. İrkildim, ürktüm, nutkum tutuldu. Fizikten, matematikten anlamam. Ama basitleştirilmiş fizik ve matematik de pek eğlencelidir, bunu bilirim. Binlerce sayfanın anlattığı şeyi birkaç sayı hap yapıp yutturur sana. Kainat den

"Kart-kurt"tan, suçlu Kürtçe kelimelere

Her dönemde dil yasakları oldu. Abdülhamit döneminde "zındık muhalifler" sık sık kullanıyor diye "grev, suikast, ihtilal, anarşi, sosyalizm, dinamo, dinamit, infilak, kargaşalık, kanuni esasi, hürriyet, vatan, büyük burun (Abdülhamid'in burnu büyük olduğu için), istibdat, cumhuriyet, inkılap, tahtakurusu (yanlışlıkla tahtı kurusun diye okunabileceğ

Mehmet Akif ile Necip Fazıl!

Birer yıl arayla ayrıldılar memleketten. Necip Fazıl, 1924 yılında Paris'e, Mehmet Akif de ondan bir yıl sonra 1925 yılının sonbaharında Mısır'a gitti. Necip Fazıl, "Avrupa'da tahsil görüp memlekete Avrupa'yı getirsinler" diye yurtdışına gönderilen ilk "genius" talebe kafilesinin içindeydi. Mehmet Akif ise "tığ teber şahı merdan"dı. Tek başınaydı v