Yurdumuzun en güzel şehirlerinden biri Antalya.
Yaklaşık otuz yıl önce geldiğimde daha fazla yerli idi.
Bizdendi, değerleri bu denli erozyona uğramamıştı.
Bu seyahatimi de Ekim sonu, Kasım başı olarak planladım ki,
Deniz mevsimi biter,
Etrafın çıplaklığı bir nebze tükenir diye umdum.
Ne ki son yıllarda Antalya, batıdan aldığı göçlerle hayli örselendi.
Bunu kimse pek dile getirmedi.
Lakin yakından temaşa ettim ki; her yerde, turist olmayan yerleşik yabancılar vardı.
Ki bunlar batılı isimlerle mülk alan Yahudiler de olabilirlerdi.
Antalya' ya kök salmışlar,
Anneler, bebeklerini arabalarına koymuş gezdirmekteler,
Aileler çoluk çocuk her yerdeler,
Şehir merkezinde çift dilde, okul öncesi eğitim veren kurumların ilanları;
İngilizce-Rusça.
Gelen haberlerde, kiralık evleri Ruslar, kendi emlakçıları aracılığı ile tutmakta imiş.
Mafyalarını bile oluşturmuşlar.
Adres sorduğumuz yabancı genç kız, oldukça sinirlendi,
"Ben buraların sahibiyim, hangi cüretle soru soruyorsunuz" havasındaydı.
Lara sahilinde denize girmektelerdi,
Düden Şelalesi'nde yerliden çok onlar vardı.
Merkez restoranlarda yemek yiyenlerin çoğu batılılardı,
Dondurmacı en küçük boyu 250 lira yapmıştı.
Adamların parası vardı, esnaf için kıymetlilerdi.
Suriyeliler için ortalığı yıkanlar,
Batılılar için suskunlardı.
Zira Suriyeliler bizimkilere göre modernlikten uzaklardı, kapalı giyinmekte idiler ama batılılar çıplaklıkla medeniyet getirmişti onlara.
Kaş'a, dünyanın en güzel manzarasına gittiğimizde ise panorama değişmedi.
Denizle dağların raksettiği cennet görüntüler, güneşin batışı ayrı bir görkem, güneşin doğuşu başka bir mucize.
Bu kadar muazzam güzelliğin teşekkürünü sunmak için gittiğimiz camiler bomboş.
Çarşı, restoranlar, meyhaneler karınca gibi insan kaynamakta.
Finike' ye yaklaşırken vakit namazı için koşturduğumuz meşhur köfteci de araziye uymuştu, mescit yoktu.
Oysa İstanbul, Marmara, İç Anadolu; Müslüman'ı bol yerlerde, riyakârın dükkânlarında mescit asla eksik olmazdı,
Akdeniz'de gerek görmemişti,
Gittiğimiz pek çok mola yerinde de mescit hiç gündemlerinde yoktu.
Kaş'taki temaşalarımızda da egemen kitle yine batılılardı.
Dünyanın en güzel manzarasının kokusunu almış,
Satın aldıkları mülklere tünemişlerdi.
Bunca güzelliğine karşın, Kaş'ın ağıtlarını duymamak mümkün değildi.
Karşıda Meis Adası, bir adım uzaklıkta.
Fakat Yunan'a verilmiş, adanın nüfusu 400 kişi.
Türkler vize ile gitmekte, adanın en büyük geliri bizimkiler.

5