Cehennem sıcakları

Gittikçe ısınmakta dünya.

Ege ve Akdeniz'e göre İstanbul yazları serindi.

Şimdi İstanbul da sıcaklıkta benzedi onlara.

Nefes alınamayacak günler yaşanmakta bugünlerde.

Herkesin ağzında, "cehennem sıcakları".

Sıcaklarla artan orman yangınları.

Bu sefer yangınlar çok can aldı.

Eskişehir'deki orman yangınında 10 şehit ile yüreğimiz yandı.

Alevlerin arasında kalan 5 orman işçisi ve 5 AKUT gönüllüsü şehit oldu.

Şehitlerin hikâyeleri herkesi derinden sarstı.

Gönüllülük esasına dayalı AKUT görevlileri hiçbir karşılık beklemeden, büyük bir adanmışlıkla insanlık ve doğa sevgisiyle en büyük bedeli ödeyerek ortaya canlarını koyarak şehit oldular.

Onları ya depremlerde yıkıntıların arasında gördük,

Ya sellerde yiten insanları arama çalışmalarında.

Ne ki yangın en dehşetli doğa olayı.

Cehennem sahnesi.

Yaşamlarının baharında 10 gencimiz, insanlık ve doğa sevdaları gereği cehenneme girdiler, alevlerle boğuştular.

Bizim serin evlerde bile eziyet çektiğimiz bunaltıcı günlerde,

Bu özverili gençler, ağır bir bedel ödeyip canlarını kaybettiler.

Aziz şehitlerimiz; Sercan Ütni, Hilmi Şahin, Eyüp Dereli, Tolunay Kocaman, Enes Kızılyel, Muharrem Can, İlker Onarıcı, Tekin Enes Sarıyıldız, Bayram Eren Arslan, Alperen Özcan.

Hüzünlü hikâyeler kaldı artlarında.

Orman işçisi Tolunay, daha 10 gün önce evlenmişti.

Balayından gelince işe yeni başlamıştı.

Ne hayalleri vardı, mutluydu.

Yuvasını kurmuş, rızkını kazanacağı orman işine girmişti.

Geriye sadece eşiyle çekildiği mutlu fotoğrafları kaldı.

Şehit Eyüp Dereli, daha önce belediyede dozer operatörüdür. Doğaya olan sevgisi nedeniyle orman teşkilatına geçiş yapmıştı.

Vefat eden iki ormancı genç, ortak kaderi yaşadılar.

Hilmi Şahin ile Sercan Ütni…

Üç yıl önce aynı gün orman yangını söndürme işçisi olarak işe başlamışlardı.

Bekâr gençler, aynı gün orman söndürürken birlikte şehit oldular.

Kaldıkları koğuşlardan ağıtlar yükseldi gökyüzüne.

Akut görevlisi Bayram Eren Arslan, gazeteci Gürsel Arslan'ın oğlu.

Babası, oğlunun her afette olay yerine giden ilk kişi olduğunu, Adıyaman depreminde bölgede bir ay kaldığını, eve geldiğinde ellerinin mosmor olduğunu anlattı.