Haşmet Babaoğlu

Sabah

Konuşacak mıyız; konuşuyor muyuz bunları

Küçük artışlar... mış... Batı'nın ana akım medyası haberi böyle veriyor. Kovid aşıları, beyin ve kalp rahatsızlıklarında "küçük artışlar"a sebep olmuş... Böyle böyle... Yani küçük küçük gerçeği itiraf ediyorlar. Hiç şüpheniz olmasın... Olup bitenler karşısındaki teslimiyetimizden emin olduklarında... Sırf heyecan yaratmak için bile... Kovid aşıları

Tek bir bantla sarılmaz bu dünyanın yaraları...

Gazze'den başka bir konuyu yazmak "kaçaklık" gibi geliyor insana... Başımı başka yana çevirmişim, soykırım yokmuş gibi davranmışım duygusu bastırıveriyor üzerime... Zor zamanlardayız. Dünya her şey aynıymış gibi bir hava takınıyor. Oysa dev bir çığın bütün toplumların üzerine doğru gelmekte olduğunu saklamak imkânsız. Bir büyük hesaplaşmayla mı ola

Deney!

Fark etmeden akışa kapılmamızı istiyorlar... Yine de fark etmiş olmalısınız... Teknolojik gelişmelerle bağlantılı bir takım terimlerle hipnotize olmamızı hedefliyorlar. Mesela "Yapay Zeka" terimi tam öyle... İşittiğimiz anda "uykuya" geçmemizi sağlayan bir "komut" sanki! Terimin "zeka" tarafına mı aşık olduk, yoksa "yapay" tarafına mı; orası biraz

Bir ihtimalin salıncağında

Kontağı kapattım... Benzin kokusu genzimi yaktı, zihnimi karıncalandırdı. Pompacı "Dolduralım mı abi" dedi fakat bir yandan da uykuya aç gözleri gecenin karanlığında bir noktayı arıyordu. Gördüm... Otoyolu ikiye ayıran şeritlerin tam ortasında duran porselen mavisi bir çift gözü ben de gördüm... "Arabanın biri vurdu gitti" dedi adam; "Beli kırıldı

Haftanın notları: Meseleleri bir kenara bırakmak...

"Kendini bil, kendini sev, kendine değer ver" diye diye... Başkalarından haberi olmayan plaza tipleri çıktı ortaya. Kendi duygusundan; kendi acısı ve sevincinden ötesini göremeyen insanlar, TV açıkken "haberler"i kapatıyor; kahve molasında Gazze'den söz eden arkadaşının yanından hızlıca uzaklaşıyor; çarşı pazardaki fiyatlardan yakınan insanlara "za

Berbat bir kurgu gerçek bir savaş

Büyük savaşlar nasıl çıkar Alalım Birinci Dünya Savaşı'nı... Okuldan aklınızda kalmıştır belki... 28 Haziran 1914'te Saraybosna'nın orta yerinde Avusturya-Macaristan İmparatorluğu veliaht prensi Arşidük Franz Ferdinand suikasta kurban gider. Kim tarafından Ansiklopedik kaynaklar, suikastçıların "Sırp milliyetçisi" olduğunu yazarlar. Öyle ya, Bosna

Hafife alma devri geçsin artık!

Önce şunu söyleyeyim... "Sade insan"ları, milletleri, coğrafyaları ciddiye alan herkesi yavaş yavaş politikadan tasfiye etmeye çalışacaklar... Uzun yolun yarısını kat ettiler bile... Politika bir "sahne" olsun, illüzyon gösterisi olsun, zihinleri dağıtan bir santrifüj işlevi görsün istiyorlar. Önce bunu not edip esas konuya noktaya gelelim... Çocu

Paranoya mı Hayır!

Şimdi diyorsunuz ki... Her duruşumuz... Her seçimimiz... Her bakışımız, görüşümüz, yorumlayışımız... Her duraksayışımız ve yürüyüşümüz... Her kararımız ve kararsızlığımız... Hatta her sosyal meselemiz... Hep "beka" tartışmasına gelip dayanmak zorunda mı "Bundan yorulduk" diyenleriniz var; haksız sayılmazlar... "Başka meselelerimiz ne zaman birincil

Yazık! Çok yazık!

Bazen bu kadarına "Yok artık!" diyorum... İsrail'in Gazze soykırımını bu kadar açıktan destekliyor görünmezler herhalde diyorum... Nişantaşı barlarında, Alsancak kafelerinde eş dost arasında nasılsa öyle laflıyorlardır ama sosyal medyada Filistinlilerin davasını savunan her mesajımıza alçakça karşılıklar verecek kadar "militan" olamazlar, diyorum.

Şimdi size yollardan ve aşktan söz edebilir miyim İmkânsız!

"Hep yanındaydım... Şu an havaalanı yolunda olduğu gibi... Yol uzadıkça uzuyordu sanki... Bir yandan da içimdeki ses, 'Çek kenara, dur ve son kez sor; bizim için bir şans var mı hâlâ' diyordu. Ama ben bunu sormak yerine her şey normalmiş gibi dünyadan söz ediyordum. Çünkü sen dünyadan söz edilmesini çok seviyordun. Öyle ya, kadınlar yeryüzünde 'Keş