Hakkı Yalçın

Takvim

Ot'a özgürlükmüş!

AVRUPA ülkelerinde "ot" diye hafife alınan uyuşturucunun serbest bırakılmasına yönelik kararlar alınıyor da Türkiye'de de bunu savunanlar var. İnsanlar zaten "sentetik" olanını kullanırken, en azından içinde katkı olmayan uyuşturucu kullanılsın diye. Türkiye'deki toplum bunu kaldıracak güce sahip mi Onu sorgulayan yok. Gerçekle sahtenin iç içe geçt

Simgeler!

ANLAM boşluklarını insani duygularla dolduranların yerini cebini dolduranlar aldı. Var edilen çirkinlikler yok sayıldı, hesaplar mahşere kaldı. Haksızlığa suskunluk kırmızı ışıkta bekleyen cümleler gibi. Sosyal medyada kendisine hakaret eden gazeteciyi mahkemeye veren teknik direktör tazminatını aldı da milyonlarca dolarlık dolandırıcılık davasını

İnsan

EŞYALARIN insanlardan uzun yaşadığı mahallelerimiz var bizim. Eski 45'lik şarkıları hatırlatan yaşlı insanlarımız, hepsi de kendine göre karakter! Keşfedilmemiş ne çok şeyleri var belki, pencere önlerinde tek başlarına oturdukları zaman okunması gereken. Birileri gelmese de hep bekleyen! Başkalarına acıma duyguları yüksek, evleri alçak tavanlı. Gi

Sosyal medya!

EMRE Belözoğlu'nun Ankaragücü- Beşiktaş maçı sonrası yaptığı basın toplantısını izledim de harika bir ifade kullandı. "Sosyal medya lağım çukurudur!" Sonuna kadar katılıyorum. Sosyal medya teknolojik gelişimin en acımasız ve en kirli simgesidir. İnsanların ailelerine kadar uzanan sövgülerin, iftiraların matah bir şeymiş gibi gösterildiği bu lağım

Tarık Akan!

HAYATIMDA mektup yazarak imzalı fotoğrafını istediğim tek sanatçı var; rahmetli Tarık Akan. Lise birinci sınıftaydım, mektubuma karşılık bir fotoğrafını imzalayıp göndermişti de okulda kızların hepsine hava atmıştım. Sonraki yıllarda her filmini izledim ve magazin yaptığım dönemde kendisiyle söyleşilerim oldu. 1984 yılında Çeşme'de teleobjektifle f

23 Nisan!

OKULDAN ada vapuruna sıra halinde gitmekle çocukluğun elini tutmak arasında bir yerdeydik. Burgazada Yatılı İlkokulu'nda. Geceleri gökyüzüne merdiven dayardık, gündüzleri gözlerimizle boyardık duvarları. 23 Nisan bizim için bayramdan çok daha fazlasıydı. Babasız çocuklardık, o gün annelerimiz gelirdi okula. Bizler onlar için müsamere yapardık. O gü

İtibar!

İNSANLARIN ceketini iliklemesini gerektiren mesleklerde özne para değildi. Hele görgüsüzlüğün ve soytarılığın simgesi hiç değildi. Kalemlerin teknolojik klavyeye yenildiği yıllar gazeteciliğin dil değiştirdiği yıllardır. Güçlüye sırnaşmanın ve çıkarcılığın ağır bastığı kefeler para edince bir meslek elden gitti. "Hiçbir şey" olmaması gerekenlerin "

Yazı-tura!

ÇOCUKLUĞUMUZDAKİ en masum bahis tutuşmasının adıydı "yazı tura." Orta parmağımızla baş parmağımızın arasına sıkıştırdığımız madeni parayı havaya atıp yere düşmesini beklerdik. Ben hep "tura" derdim. Tura görünen yüzüydü hayatın, yazı sinsi yanıydı, sadece maddiyat. Tura bebekti yumulmuş parmak. Yazı uçurtmanın ipine atılan jilet. Turada kimlik vard

Mezar!

HAYATI istediği gibi yaşayamamış uzak köylerdeki insanların mezar taşlarına, "100 yaşına kadar yaşadı ama dünyaya gelmedi" diye yazarlar. Buna karşılık, ölen bebeğinin mezarına elindeki şişeden süt döken bir anneyi görmüştüm de merak edip sormuştum. "Bunu niye yapıyorsunuz" Çok dramatik bir cevap; "Lösemili bebeğimi hala büyütüyorum." Mezarların g

Uçurtma!

HAFTA sonunda, İran'ın kendini savunma hakkını kullandığı "savaş tiyatrosunu" izledik. Asıl mesele; Gazze'de 35 bine yakın insan katledilirken gıkı çıkmayan devletlerin, İran'ın saldırısında kullandıkları cümlelerinin yağ gibi akması. İsrail denince koyacak yer bulamayanlar kendilerini kaçıncı kez ele veriyor da ne oluyor sanki! Ortadoğu'yu yeniden