12 Eylül 80
12 EYLÜL döneminde Milliyet Gazetesi'nde çalışıyordum.
Gündüz üniversitede okuyor, geceleri Milliyet'in karanlık odasında filmleri yıkıyordum.
Ne filmler ama İspanya'nın Franco, Şili'nin Pinochet dönemi gibi. Kirli postallarıyla çiçekleri ezen darbeci generallerin 20'li yaşlardaki gençleri asmakla gurur duyduğu görüntülerin filmleri.
Hele bir sahne vardı ki asla unutmam. Adaletin değil sistemin emrindeki hakimler aslan gibi delikanlıların ömrüne kalem kırmıştı.
Ölüme giderken bile dimdik duran o delikanlılar marş söylemeye başlayınca, her inzibatın bilekleri bir delikanlının boğazına dolanmıştı.
Yürekli insanları boğazını sıkarak susturmak ne zaman mümkün olmuş ki!
İhtilal dönemiydi yayın yasağı vardı. Çekilen fotoğraflar gazetelerde basılmadı ama o gençlerin hepsi asıldı. İsimlerini de sadece yakınları bilir acılarını da.
Aradan yıllar geçti, o görüntüler gözümün önünde bir fotoğraf sergisi gibi dursa da acımasız yılların utancı tarihin yapraklarında kurudu gitti.
12 Eylül darbesi Türkiye'deki gençleri birbirine kırdırmanın en kalleş filmiydi. 12 Eylül, Türkiye'yi yolundan çevirmenin projesiydi.
Amerikan ajanlarının oluşturduğu şartlarla Türkiye'nin nasıl dizayn edildiğini söylemeye gerek yok.
O yıllar kitap okuyan ve düşünen insanların bol olduğu yıllardı. Sağcısının da solcusunun da "delikanlı ruhu" taşıdığı gençlik yılları. Herkes ülkesini sevdi. Özne para değildi, lüks villalarda oturmak şerefsiz kazancın peşinde koşmak hiç değildi.
Ama öylesine zalim bir sistem işletildi ki, ağızlarını kanla çalkalayan generaller her gün 2 tane sağcı 2 tane solcu asmayı maharet bildiler.
Yaşı tutmayan gençleri asmadan gözlerine uyku girmedi. Bir gecede yaşını büyüttükleri 17 yaşındaki Erdal Eren'i asarken "paşa çaylarını" içtiler!
Emekli olduktan sonra Marmaris'te ressamlığa soyunan Kenan Evren gibi bir zalimin karşısına tuvalini başına geçirecek yürekli biri çıkmadı.
Oysa "modeliniz olayım paşam" diyen ünlüler bile çıktı.
Bizler o zalim generallerin fotoğraflarını en rütbeli yerlerinden yaktık ama yakılan gençliklerin yanında bir fotoğraf nedir ki!
Asil bir mevsimdir sonbahar, ağaçlardaki yaprakların kuruması bile kendinden sonra gelenlere hayat vermek içindir. Ama Eylül denince o soysuz darbeyi de hatırlamadan duramam.